ArkeolojiFaydalı Bilgiler

Hititler Kimdir? Tarih Sahnesindeki Rolü ve Bıraktıkları Kültürel Miras

“Hititler kimdir?”
Hiç bu soruyu kendinize sordunuz mu? Anadolu’nun tam kalbinde, binlerce yıl önce hüküm sürmüş ama sanki biraz gölgede kalmış bir uygarlık bu. Ne Antik Mısır kadar gösterişli ne de Roma kadar meşhur… Ama kazdıkça ortaya çıkanlar öyle ilginç, öyle şaşırtıcı ki insanın aklında tek bir soru kalıyor: “Neden biz bunu okulda daha detaylı öğrenmedik?”

Bugün elimizde kalan kil tabletler, devasa taş yapılar ve arkeolojik buluntular sayesinde Hitit Uygarlığı, adeta zamanın tozlu raflarından çıkıp tekrar sahneye çıkıyor. Özellikle de 2025 itibarıyla Hattuşaş’ın UNESCO listesinde olmasının 40. yılı yaklaşırken, bu uygarlığın izlerini keşfetmek artık çok daha popüler hâle geldi.

Peki, bu güçlü ve sistemli devleti kimler kurdu? Nasıl bu kadar genişlediler ve sonunda neden tarih sahnesinden silindiler? Hadi detaylara birlikte bakalım.

1. Hititlerin Kökeni ve Kuruluşu

Hititler, M.Ö. 2000’lerin başlarında Anadolu’ya gelen Hint-Avrupa kökenli bir topluluktu. Yani bugünkü Avrupa dillerinin çoğunu konuşan halklarla akrabalardı diyebiliriz. Peki nereden geldiler? Kesin olmamakla birlikte, Karadeniz’in kuzeyinden veya Kafkaslar üzerinden Anadolu’ya göç ettikleri düşünülüyor. Bu göç, sıradan bir yer değiştirme değildi. Adeta yeni bir çağın başlangıcıydı Anadolu için.

İlk olarak Kızılırmak yayı içinde yer alan bölgelere yerleştiler. Bu bölge, doğası ve konumu itibarıyla tam bir medeniyet kurmak için biçilmiş kaftandı. Başlangıçta Kaniş (Kültepe) civarında Assur ticaret kolonileriyle temas kurdular. Yazıyı, ticareti ve daha birçok kültürel unsuru buradan öğrendiler. Hatta ilk yazılı belgelerimiz bile Kültepe tabletlerinden geliyor!

Ama esas kırılma noktası, Hattuşili I döneminde yaşandı. M.Ö. 17. yüzyılın ortalarında tahta geçen Hattuşili, devletin temellerini atan adam olarak kabul edilir. Başkent olarak Hattuşa (bugünkü Boğazkale/Çorum) seçildi. Bu şehir, Hititlerin siyasi ve dini merkezi hâline geldi. O dönemde şehrin etrafına 6 km uzunluğunda sur inşa edildiğini düşününce, adamların ne kadar organize olduklarını tahmin etmek zor değil.

Hattuşili I’in ardından torunu Murşili I, gücünü daha da artırarak Suriye’ye kadar indi ve Babil’i ele geçirdi. Evet, yanlış duymadınız: Babil! Dünya tarihinin en köklü uygarlıklarından birini, Hititler kısa süreliğine de olsa dize getirmişti.

Bu noktada Hititler artık sadece Anadolu’nun değil, Yakın Doğu’nun da önemli oyuncularından biri hâline gelmişti. Bu da onların sadece savaşçı değil, aynı zamanda diplomasi ve kültürle yoğrulmuş bir uygarlık olduğunu gösteriyor.

2. Hitit Devleti’nin Yükselişi

Hititler kurulduktan sonra uzun süre boyunca çevresindeki güçlü beyliklerle mücadele etti. Ama asıl yükseliş, Büyük Krallık Dönemi olarak bilinen zaman diliminde başladı. Bu dönem, yaklaşık M.Ö. 1450’den itibaren, özellikle de II. Tuthaliya, I. Şuppiluliuma ve II. Murşili gibi güçlü kralların hükümdarlığında zirveye ulaştı.

📍 Hattuşa: Gücün Sembolü

Başkent Hattuşa, bu dönemde yalnızca idari değil, aynı zamanda askerî ve dini merkez hâline geldi. Şehir planlaması, surları, tapınakları ve kraliyet arşivleriyle tam anlamıyla bir süper gücün kalbi gibiydi. Günümüzde UNESCO Dünya Mirası listesinde yer alan bu şehir, aslında Hititlerin ne kadar sistemli ve ileri görüşlü olduklarının bir kanıtı.

🛡️ I. Şuppiluliuma: Diplomasinin Ustası

Hitit tarihinde adı en çok geçen krallardan biri de I. Şuppiluliuma’dır. Bu adam adeta zamanının strateji dehasıydı. Hem savaşta hem diplomaside oldukça becerikliydi. Mısır’la yaptığı yazışmalar meşhurdur. Hatta bir iddiaya göre, Mısır firavunu Tutankhamun’un karısı, eşinin ölümünden sonra Şuppiluliuma’dan kendisine bir Hitit prensi eş olarak göndermesini istemiş. Prens yolda öldürülmüş, ama düşünün: Hititler artık Mısır gibi bir süper gücün radarına girmişti!

⚔️ Kadeş Savaşı: Tarihin İlk Barış Antlaşması

Ve tabii ki Kadeş Savaşı… M.Ö. 1274 yılında Hititler ile Mısırlılar arasında gerçekleşen bu savaş, tarihteki en meşhur çatışmalardan biridir. II. Ramses ve III. Hattuşili döneminde yaşanan bu savaşta kazanan net olmamıştı. Ama sonrası daha ilginç: Bu savaşın ardından dünya tarihinin ilk yazılı barış antlaşması imzalandı. Kadeş Antlaşması, bugün hâlâ Birleşmiş Milletler binasında sergileniyor. Düşünebiliyor musun? M.Ö. 13. yüzyıldan kalma bir belge, bugün bile “barışın sembolü” olarak karşımızda duruyor.

3. Hititler ve Hukuk Sistemi

Hitit kanunları, birçok bakımdan çağının çok ötesindeydi. Bugün elimizde yaklaşık 200’e yakın madde içeren Hitit Kanunları tabletleri var. Ve inanın bana, o maddelere baktıkça insan “vay be” demekten kendini alamıyor.

📜 İnsan Merkezli Yasalar

Hititler cezayı, o dönemin diğer büyük uygarlıklarına göre oldukça ılımlı şekilde uyguluyorlardı. Mesela Babillilerde veya Asurlularda sık sık idam cezaları varken, Hititlerde ölüm cezası son derece nadirdi. Bunun yerine tazminat veya zorunlu iş gücü gibi alternatif cezalar uygulanıyordu. Bir nevi “suçun bedelini öde ama yaşa” anlayışı vardı.

👩‍🦰 Kadın Hakları

En şaşırtıcı şeylerden biri de, kadınların toplumsal konumu. Hitit kanunlarında kadınlara boşanma hakkı tanınmıştı. Kadın, kocasının terk etmesi hâlinde mallarını alıp gidebiliyordu. Ayrıca evli kadınlara tecavüz eden biri, hem kadına hem de ailesine tazminat ödemek zorundaydı. Hatta bazı durumlarda kadının rızası varsa olay suç sayılmıyordu. Bu elbette bugünkü etik çerçeveden bakıldığında farklı tartışmalar doğurabilir ama dönemi açısından oldukça ilerici bir tavırdı.

🧍‍♂️🧍 Kölelik Sistemi

Evet, Hititlerde de kölelik vardı ama yine farklı bir bakış açısıyla. Köleler tamamen mallar gibi görülmezdi. Kanunlar, kölelerin kötü muameleye maruz kalmasını yasaklıyordu. Hatta kölenin serbest bırakılması hâlinde belli haklara sahip olabildiği kayıt altına alınmıştı.

🧑‍⚖️ Toplumsal Hiyerarşi

Hitit hukuk sistemi aynı zamanda sınıflara göre düzenlenmişti. Soylular, köylüler, köleler, rahipler… Her birinin hakları ve yükümlülükleri ayrı ayrı belirtilmişti. Bu sistem sayesinde toplumsal düzen sağlanıyor ve karmaşa önleniyordu.

4. Kültürel ve Dini Miras

Hititler sadece güçlü bir orduya veya iyi yazılmış yasalara sahip değildi; aynı zamanda oldukça zengin bir kültür ve inanç sistemine sahiptiler. Hani bazı uygarlıklar “çok tanrılı dinleriyle” meşhurdur ya, işte Hititler bu konuda adeta rekor kırmış olabilir.

🙏 “Bin Tanrılı Halk”

Hititler, tanrıları öyle çok sevmişler ki… Gerçekten de kendilerine “Bin Tanrılı Halk” diyorlardı. Çünkü her şehrin, her nehrin, her dağın bir tanrısı vardı. Bu tanrılar Mezopotamya ve Hurri kültürlerinden ödünç alınarak Hitit panteonuna katılmıştı. Yani inanılmaz bir dinî sentez vardı. Hem yerli hem de dış etkileri içine alarak oldukça geniş kapsamlı bir inanç yapısı oluşturmuşlardı.

En önemli tanrılar arasında:

  • Fırtına Tanrısı Teşup

  • Güneş Tanrıçası Arinna

  • Yeraltı Tanrısı Lelwani

Bu tanrılar arasında kıskançlık, evlilik, kavga gibi oldukça “insansı” ilişkiler vardı. Bu yönüyle mitolojileri, Yunan mitolojisini andırır.

📜 Hititçe ve Yazı Kültürü

Hititler yazı yazmayı Asurlu tüccarlardan öğrendiler. Önce çivi yazısı, sonra da kendi geliştirdikleri Hitit hiyeroglifleriyle metinler yazdılar. Günümüzde Çorum Boğazkale’de bulunan tablet arşivlerinde 30 binden fazla kil tablet bulunmuş durumda! Bu tabletlerde:

  • Diplomatik yazışmalar,

  • Kanunlar,

  • Dini ayin metinleri,

  • Kehanet metinleri,

  • Efsaneler yer alıyor.

🏛️ Mimari ve Sanat

Hattuşa, Alacahöyük gibi şehirlerdeki anıtsal yapılar, sfenksli kapılar, aslanlı girişler Hitit mimarisinin ne kadar etkileyici olduğunu gösteriyor. Özellikle Yazılıkaya Açıkhava Tapınağı, bugün hâlâ ayakta duran ve dini sembollerle dolu en önemli Hitit kalıntılarından biri.

Sanatlarında ise rölyefler, mühürler ve madeni eşyalar öne çıkıyor. Bu eserler hem dini törenleri hem de günlük yaşamı gözler önüne seriyor.

5. Hitit Uygarlığı’nın Çöküşü ve Etkileri

M.Ö. 1200’lere geldiğimizde, Hitit İmparatorluğu bir süredir zaten siyasi karışıklıklar ve iç çekişmelerle uğraşıyordu. Ancak asıl darbe, tarih sahnesine aniden çıkan ve birçok medeniyeti sarsan bir dış güçten geldi: Deniz Kavimleri.

🌊 Deniz Kavimleri ve Kaos

Kim oldukları hâlâ tam olarak bilinmese de, bu gruplar Ege’den ve Akdeniz’den gelip doğuya doğru ilerlediler. Mısır, Ugarit ve Hitit gibi büyük uygarlıkların çöküşünde doğrudan etkili oldular. Hattuşa’nın bu süreçte yakılıp yıkıldığı, terk edildiği ve bir daha toparlanamadığı biliniyor.

Hitit İmparatorluğu, merkezi otoritesini kaybetti. Ancak her şey tam anlamıyla yok olmadı.

🏙️ Geç Hitit Şehir Devletleri

İmparatorluğun çöküşünden sonra Geç Hitit Beylikleri dönemi başladı. Bu küçük şehir devletleri, özellikle Güneydoğu Anadolu ve Kuzey Suriye çevresinde varlıklarını sürdürdüler. Arami, Asur ve Urartu gibi komşularla etkileşim içinde, yarı bağımsız şekilde yaşadılar. En bilinenlerinden biri Karkamış’tır. Burası uzun süre ayakta kalmayı başardı ve Hitit kültürünün yaşatıldığı yerlerden biri oldu.

📚 Hititlerin Mirası

Bugün Hititlerin bıraktığı etkiyi sadece taşlarda ya da tabletlerde değil; aynı zamanda hukuk sistemlerinde, diplomasi örneklerinde ve Anadolu’nun kültürel dokusunda görebiliyoruz.

Çorum Boğazkale’deki Hattuşa kazıları, bugün bile devam ediyor. Her yeni keşif, Hititlerin sadece Anadolu’nun değil, tüm insanlık tarihinin önemli bir parçası olduğunu gösteriyor. 2025 itibarıyla UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yer alan bu alan, her yıl binlerce yerli ve yabancı turisti kendine çekiyor.

Özetle: Hititler Kimdir ve Neden Hâlâ Önemlidir?

  • Hitit Uygarlığı, M.Ö. 17. yüzyılda Anadolu’da kurulan, Hint-Avrupa kökenli bir devletti.

  • Geniş topraklara yayıldılar, güçlü bir ordu ve etkili diplomasiyle Yakın Doğu’da önemli bir güç oldular.

  • Hukuk sistemleri çağının ötesindeydi; adil ve düzenliydiler.

  • Binlerce tanrılı dinî yapıları, kültürleri ve yazılı belgeleriyle eşsiz bir medeniyet inşa ettiler.

  • Deniz Kavimleri ve iç çöküşlerle yıkıldılar ama mirasları hâlâ yaşamaya devam ediyor.

Önceki Sonraki
Yorum Yok

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir