Karadeniz’in Yeşil Kalbinde Bir Mola
Hiç sadece bir gölün kenarında oturup, hiçbir şey yapmadan saatlerce doğayı dinlediğin oldu mu? Uzungöl tam da böyle bir yer. Sessizlik ve huzurun iç içe geçtiği, zamanın biraz daha yavaş aktığı o ender noktalardan biri. Karadeniz’in o kendine has serinliği tenine çarparken, gölün üzerinden süzülen hafif sis tabakası bir masalın içine çekiyor seni. Hani sanki bir Hayao Miyazaki filmi gibidir ya, gerçek ama rüyamsı… işte öyle bir his.
Ben Uzungöl’e ilk kez birkaç yıl önce gittim. İstanbul’un karmaşasından kaçmak için spontane bir Karadeniz rotası çizmiştim. Rize’den Trabzon’a doğru süzülürken, haritada minicik bir göl işaretine denk geldim. Çok meşhur olduğunu biliyordum ama bu kadar etkileyici olabileceğini düşünmemiştim. Sabahın erken saatlerinde vardım oraya; yol yorgunuydum ama göl kenarındaki o pastoral manzara bir anda uykumu aldı götürdü. Göl kenarında tahta bir bank, elimde sıcak bir çay, gözüm karşıdaki sisli orman… Gerçekten büyüleyiciydi.
2025 yılı itibarıyla hâlâ Türkiye’nin en çok ziyaret edilen doğa destinasyonlarından biri Uzungöl. Evet, artık çok daha turistik, evet bazı şeyler kalabalıkla birlikte değişti ama o özü, o yeşilin bin bir tonunu görebileceğin özgün ruhu hâlâ yerli yerinde. Hem doğayla bütünleşmek isteyenler, hem de Karadeniz kültürünü yerinde deneyimlemek isteyenler için oldukça ideal bir rota. Gidip sadece göle bakmak bile yeterli olabilir, ama “orada ne yapılır?” sorusunun cevabı bu yazıda seni bekliyor.
Çünkü Uzungöl sadece bir göl değil. Burası yaylaları, yürüyüş rotaları, lezzet durakları, yöresel el işleri ve insanı sarıp sarmalayan o yerel misafirperverliğiyle bir bütün. Hele ki sabah erken saatlerde veya akşam güneş batarken göl çevresinde yürüyüşe çıktığında, Karadeniz’in neden bu kadar çok sevildiğini iliklerine kadar hissediyorsun. Bu his, parayla satın alınamaz. Bu deneyim, başka hiçbir yerde birebir yaşanamaz.
Peki Uzungöl’e kadar gitmişken sadece göl kenarında oturup çay mı içeceğiz? Tabii ki hayır. Birazdan anlatacağım her bölümde, hem doğayla baş başa kalabileceğin hem de kültürel anlamda seni zenginleştirecek küçük keşif durakları olacak. Kim bilir, belki yaz tatili planlarını tamamen değiştirip rotanı Karadeniz’e çevirirsin.
Şimdi gel, birlikte adım adım Uzungöl’de ne yapılır? sorusunun içini dolduralım.
Uzungöl’de Doğa ile Bütünleşin
Uzungöl’ün o kartpostalları andıran görüntüsüne bakınca insan sadece manzara izleyip dönülür sanıyor. Ama aslında doğa burada sadece bir arka plan değil, bizzat hikâyenin kendisi. Göle doğru uzanan yürüyüş yolları, kıvrıla kıvrıla yukarı çıkan yayla patikaları ve orman içinde gizlenmiş küçük sürprizlerle dolu. Gerçekten de burada doğayla sadece bakışmıyorsun; içine giriyorsun, temas ediyorsun, biraz toz oluyor, biraz da ruhunu dinlendiriyorsun.
Göl Çevresinde Yürüyüş
Sabahın erken saatlerinde, gölün etrafında yürümek başlı başına bir ritüel. Suya yansıyan dağ siluetleri, hafif buhar tabakası ve çevrede cıvıldayan kuş sesleri… Özellikle yaz aylarında günün ilk saatlerinde yürüyüş yaparsan kalabalığa yakalanmadan manzaranın tadını çıkarabiliyorsun. Parkur çok zorlayıcı değil, düz ve keyifli. Ayakkabını giy, eline bir termos çay al ve başla yürümeye. Her adımda farklı bir yeşil tonu göreceksin, buna garanti verebilirim.
Bisiklet ve ATV Kiralama
Son yıllarda Uzungöl’de yapılacak aktiviteler arasında en çok tercih edilenlerden biri de bisiklet turları. Göl çevresindeki düzlük yollar bisiklet için uygun; ayrıca biraz daha cesur olanlar için yukarı yaylalara doğru giden patikalar da kullanılabilir. Ama “ben daha adrenalinli bir şey isterim” diyorsan ATV kiralama seçeneği tam sana göre. Hem manzara hem aksiyon arayanlar için birebir. Yalnız dikkat: Arazi biraz çetrefilli, rehber eşliğinde çıkmak en mantıklısı.
Kuş Gözlemi ve Fotoğrafçılık
Uzungöl sadece insanlar için değil, kuşlar için de bir durak. Özellikle göç mevsimlerinde doğa meraklıları buraya akın ediyor. Dürbününü alıp göl kenarında bir bankta oturursan, Karadeniz’in nadir görülen kuş türlerini izleme şansın bile olabilir. Fotoğrafçılar için de adeta bir açık hava stüdyosu burası. Sabahın ilk ışıkları, sisin arasından süzülen gün ışığı ve göle yansıyan o pastoral görüntüler… Bir kareye bin anlam sığar burada.
Piknik ve Sessizlikle Buluşma
Hâlâ “hiçbir şey yapmadan durabilmek” modern dünyanın en lüks deneyimi bence. Uzungöl’de bunu dene. Gölün biraz dışında, daha az kalabalık bölgelerde küçük piknik alanları var. Termosa koyduğun çayın yanında, belki bir börek, belki bir Karadeniz pidesi… Şu hayatta bazen en iyi aktivite, hiçbir aktivite yapmamak.
Yaylalara Kaçış: Lustra ve Karester Yaylaları
Uzungöl’ün kendisi zaten bir doğa harikası ama asıl sihir, yukarılarda. Hani bazen Instagram’da “gerçek değilmiş gibi” görünen yayla fotoğraflarına denk gelirsin ya, işte onlar büyük ihtimalle Lustra veya Karester Yaylası‘nda çekilmiştir. Buraya çıktığında bulutlar ayağının altına seriliyor, göl uzaktan minnacık bir cam gibi parlıyor ve o mis gibi çam kokusu… Ah, ciğerlerinin her hücresine doluyor.
Lustra Yaylası: Manzaranın En Temiz Hali
Lustra Yaylası, Uzungöl’ün hemen yukarısında yer alıyor ve yaklaşık 15-20 dakikalık bir araç yolculuğuyla ulaşılabiliyor. Yol virajlı ama asfalt; dikkatli kullanıldığında zor değil. Ulaştığında göreceğin manzara ise gerçekten nefes kesici. Aşağıda kalan göl, kıvrılarak uzanan dağ siluetleri ve gökyüzüne dokunan bulutlar… Bir manzara değil, adeta bir tablo. Burada özellikle fotoğrafçılar ve doğaseverler için harika noktalar var. Gün doğumu veya batımında gitmeyi başarırsan, gün ışığının dağlara vurduğu o anı ömrün boyunca unutamazsın.
Karester Yaylası: Doğayla Baş Başa
Lustra kadar turistik olmasa da Karester Yaylası, daha izole ve daha “vahşi” bir doğa deneyimi sunuyor. Buraya çıkarken yollar biraz daha zorlu, çoğu zaman toprak ve stabilize. Ama işte bu zorluk, vardığında sana özel bir ödül gibi geliyor. Sessizlik… O kadar derin ki, rüzgarın çimlerin arasından geçerken çıkardığı hışırtıyı bile duyuyorsun. Yaylada yaşayan birkaç yerli aileyle sohbet edebilir, taze süt ya da ev yapımı peynir satın alabilirsin. Samimi, saf ve filtrelenmemiş bir Karadeniz deneyimi yaşamak isteyenler için birebir.
Günlük Kaçamak İçin İdeal
Her iki yayla da Uzungöl’den günübirlik çıkılabilecek mesafede. Sabah erkenden yola çıkıp öğleden sonra göle dönebilirsin. Yazın bile serin olduğu için üzerine mutlaka kalın bir şeyler al; sıcaklık farkı gerçekten şaşırtıcı olabiliyor. Ve tabii ki bol bol fotoğraf çek. Çünkü bu yükseklikten baktığında sadece Uzungöl’ü değil, kendi hayatını da biraz yukarıdan görmeye başlıyorsun.
Uzungöl’de Lezzet Durakları
Doğa güzel, manzara tamam… ama karnın da mı gurulduyor? O zaman söyleyeyim: Uzungöl’de ne yapılır? sorusunun en keyifli cevaplarından biri kesinlikle yemek yemek! Karadeniz mutfağı zaten başlı başına bir kültür; burada da en taze ve otantik haliyle karşına çıkıyor. Kulağa mübalağa gibi gelebilir ama bir tabak mıhlama, bir porsiyon tereyağında alabalık burada adeta başka bir lezzet seviyesinde. Çünkü hem malzeme taze hem de ustalık genetik gibi.
Alabalığın Kralı Burada
Uzungöl, çevresindeki dereler sayesinde taptaze alabalık üretimiyle meşhur. Özellikle fırında ya da tereyağında yapılan alabalıklar bölgenin en çok tercih edilen yemeklerinden biri. Yanına şöyle bol tereyağlı bir mısır ekmeği, hafif ekşi karalahana sarması… Midene değil, ruhuna hitap ediyor. Birkaç restoran bu konuda öne çıkıyor:
-
Sofra Restaurant: Yıllardır aynı kalitede, hem yerli hem yabancı turistlerin gözdesi.
-
Uzungöl Ada: Manzara + alabalık = mükemmel kombo.
-
Doga Restaurant: Yerel halkın da tercih ettiği, daha az turistik, daha ev usulü.
Mıhlama mı Kuymak mı? Her İkisi de!
Adı ne olursa olsun —ister mıhlama, ister kuymak— bu sıcak, uzadıkça uzayan peynirli mısır unlu lezzet Uzungöl’de kahvaltıların baş tacı. Sabah erken kalkıp bu lezzeti tahta masa ve semaver çayı eşliğinde, göle karşı yemek… Denemeden dönmek büyük kayıp olur. Hele yanında Trabzon tereyağı varsa, bir dilim ekmekle birlikte “ben buraya taşınsam mı ya?” dedirten cinsten.
Karadeniz’in Çay Kültürü
Uzungöl, Karadeniz çayının merkezi olan Rize’ye çok yakın. Bu yüzden burada içtiğin çay, genellikle dalından yeni kopmuş yapraklardan geliyor. Demlikte demlenen çay, ince belli bardağın içinde başka bir tat. Bir de yanında Karadeniz çöreği veya sütlü cevizli kabak tatlısı varsa… Gözlerini kapatıp sadece o ânı yaşaman yeterli.
Organik Ürün Pazarı ve Yerel Tatlar
Göl çevresinde haftanın bazı günleri kurulan küçük pazarlarda organik bal, ev yapımı reçeller, fındık, mısır unu, hatta taze dağ çileği bile bulabilirsin. Yanında taşıması kolay, doğrudan üreticisinden alınmış bu ürünler hem sağlıklı hem de çok daha lezzetli. Üstelik satıcı teyzeler küçük sohbetleriyle seni hem güldürür hem de o ürünün hikâyesini anlatır. Ne alırsan al, üzerine bir de Karadeniz fıkrası bedava.
Kültürle İç İçe: Camii, Serenderler ve Yerel Müzikler
Uzungöl’e gittiğinde sadece bir doğa tatili yapmıyorsun. Aynı zamanda o bölgenin dokusunu, yaşanmışlığını, halkını ve tarihini de deneyimliyorsun. İşte bu yüzden burada zaman geçirmek sadece gezmek değil, aynı zamanda yaşamak anlamına geliyor. Çünkü Uzungöl’ün her sokağında, her tahtasında, her melodisinde bir Karadeniz hikâyesi var.
Tarihi Uzungöl Camii
Göl kenarındaki zarif minareli cami, Uzungöl’ün simgelerinden biri hâline gelmiş durumda. Sessiz sabah saatlerinde, gölün buğusu içinde yükselen ezan sesi bir anda ortamın ruhunu değiştiriyor. Caminin içi oldukça sade ama çevresi ve konumu o kadar etkileyici ki, birçok kişi sırf manzara için bile buraya uğruyor. Düğün fotoğraflarından Instagram karelerine kadar her yerde bu camiyi mutlaka görmüşsündür.
Cami çevresi aynı zamanda yerli halkla tanışabileceğin, çay eşliğinde küçük sohbetler edebileceğin bir buluşma noktası gibi. Bazı sabahlar yaşlı amcalar göl kıyısında sabah namazından sonra oturup Karadeniz üzerine sohbet ediyor. Bir köşede oturup kulak kabartmak bile çok şey öğretiyor insana.
Serenderler: Ahşap Mimarinin Kalbi
Karadeniz’in o meşhur ahşap yapıları, yani “serender” adı verilen küçük ambar evler, Uzungöl çevresinde hâlâ yaşıyor. Yüksek taş ayaklar üzerinde duran, çatısı ve duvarları ahşap olan bu yapılar eskiden kışlık erzak saklamak için kullanılırmış. Günümüzde bazıları restore edilip kafe ya da butik dükkan olarak hizmet veriyor.
Bu yapılar sadece estetik değil, aynı zamanda Karadeniz insanının doğayla kurduğu uyumun da sembolü. Nemden, hayvanlardan ve aşırı yağıştan korunmak için bu özel yapılar geliştirilmiş. Uzungöl sokaklarında dolaşırken bu detaylara dikkat ettiğinde bölgenin zekâsına ve pratik yaşam anlayışına da hayran kalıyorsun.
Kemençe Sesleri ve Yerel Ezgiler
Akşam saatlerinde göl çevresindeki restoran ve kafelerin bir kısmında canlı kemençe performansları yapılır. Karadeniz insanının coşkusu bu müzikle tam anlamıyla ortaya çıkar. O hızlı tempolu ezgiler, yaylı tamburun yüreğe dokunan sesi ve kimi zaman spontane başlayan horonlar… Kendini tutman zor olabilir, çünkü o ritim insanın içine işliyor.
Bazı otellerin lobisinde ya da küçük açık alanlarda yerel halkın yaptığı müzik etkinliklerine denk gelebilirsin. Bu küçük buluşmalar, Karadeniz’i yalnızca görmek değil, hissetmek için birebir. Kemençenin sesiyle o dağların neden hep özgür olduğunu daha iyi anlıyorsun.
Hediyelik Alışveriş ve Yerel El Sanatları
Uzungöl’den dönerken sadece fotoğraf değil, o atmosferi hatırlatacak küçük detaylar da götürmek istersin. Hele ki “Şuraya gideceğim ama anneme, komşuya da bir şey alayım” diyorsan, tam yerindesin. Çünkü burada alışveriş sadece bir harcama değil, aynı zamanda bölgeyle bağ kurma şekli. Her el yapımı eşya bir hikâye taşıyor; her kavanoz reçelin ardında bir teyzemin emeği var.
El Yapımı Ahşap Hediyelikler
Karadeniz’de ahşap işçiliği ayrı bir sanat. Uzungöl çevresindeki küçük dükkânlarda özellikle el yapımı serender maketleri, ahşap kaşıklar, masa üstü süsler çok popüler. Bazıları üzerine isim yazıyor, bazılarıysa tamamen doğal haliyle bırakılmış. Bu ürünler hem otantik hem de uzun ömürlü; plastik değil, ruh taşıyor. Evde mutfağına astığında her baktığında bir parça o dağ havası gelir gibi olur.
Organik Bal, Fındık ve Reçel
Alışveriş denince Karadeniz’in üçlüsü akla gelir: bal, fındık, reçel. Uzungöl’de özellikle yüksek yaylalardan gelen çiçek balı oldukça meşhurdur. Yine ev yapımı vişne, karadut ya da kuşburnu reçelleri tezgâhlarda yerini alır. Fındık desen zaten efsane; kavrulmuş, tuzlu, tatlı… Her türlüsü var. Bu ürünleri yol üstü tezgâhlardan ya da göl çevresindeki küçük kooperatiflerden alabilirsin. Satıcılar genelde samimi; tatman için açıp ikram ederler, yüzlerinde yorgun ama sıcacık bir tebessümle.
Karadeniz Temalı Tekstil Ürünleri
Son yıllarda Uzungöl çevresinde küçük butiklerde kemençe desenli tişörtler, horon figürlü bez çantalar, Uzungöl baskılı magnet ve kupalar da oldukça revaçta. Turistik evet, ama güzel bir hatıra olduğu da kesin. Üstelik çoğu tasarım Karadenizli gençlerin kendi üretimi. Yani destek olmak da ayrı bir anlam taşıyor.
Evine Doğayı Götür
Bazı yerlerde kurutulmuş dağ çiçekleri, yayla otları ya da doğal sabunlar da bulabilirsin. Lavanta sabunu, arı sütlü krem, mısır unundan yapılan cilt maskeleri gibi ürünler, doğanın iyileştirici gücünü evine taşır. Hele bir de “bu sabunu Karester Yaylası’nın yamacında yaşayan bir teyze yapmış” diye anlatabiliyorsan… E daha ne olsun?
Uzungöl’de Fotoğraf İçin En İyi Noktalar
Uzungöl sadece gezilecek değil, aynı zamanda fotoğraflanacak bir yer. Buraya gelen herkesin en azından telefon hafızasını zorlayacak kadar kareyle dönmesinin bir sebebi var: Çünkü her adımı başka bir manzara, her bakış başka bir tablo. Bu başlık altında sana “Uzungöl’de nerede fotoğraf çekilir?” sorusunun yanıtlarını vereceğim. Ve inanın, bu yerler sadece Instagram için değil, ömürlük hatıralar için de birebir.
Gölün Yukarısından Panoramik Çekim
Uzungöl’ün en meşhur fotoğrafı var ya hani, gölün neredeyse kalp şeklinde göründüğü o yüksek açıdan çekilen… İşte o manzaraya ulaşmak için ya Lustra Yaylası’na ya da gölün kuzeyinde bulunan manzara seyir noktasına gitmen gerekiyor. Bu noktalar özellikle gün doğumu ve gün batımı saatlerinde altın değerinde. Bulutlar ayaklarının altında süzülürken, göl de sisle birlikte mistik bir hale bürünüyor.
Tüyom: Yanında küçük bir tripod varsa sabitleyip zamanlayıcıyla harika kareler alabilirsin. Özellikle ters ışıkta gölün parıltısı efsane olur.
Göl Kenarındaki Ahşap Köprüler
Göl çevresinde birkaç küçük tahta köprü bulunuyor. Bu köprülerin üzerinden yürürken arkanda cami silueti, karşında göl, etrafta çam ağaçları… Gerçekten doğal bir çerçeve gibi. Özellikle sabah erken saatlerde ışık yumuşak olduğunda buradan portre ya da geniş açı manzara çekimleri efsane çıkar.
Taş Duvarlı Serenderler ve Yayla Evleri
Uzungöl çevresindeki yaylalarda yer alan eski ahşap evler ve taş duvarlı serenderler fotoğraf meraklıları için muazzam arka planlar sunar. Özellikle doğal ışıktan faydalanarak bu yapılarda dramatik çekimler yapabilirsin. Eğer bol sis varsa, o sisin arkasından beliren eski bir yayla evi gotik-romantik film seti gibi görünür.
Dron Kullanımı İçin Açık Alanlar
Dron meraklıları için Uzungöl oldukça verimli bir destinasyon. Özellikle gölün doğusundaki boş düzlükler, dron uçurmak için ideal. Ancak dikkat: Bölge turistik olduğu için insan yoğunluğuna karşı hassas olmak lazım. Sabah saatleri yine burada da avantajlı. Gölü ve çevresini yukarıdan görüntülemek hem teknik hem estetik olarak çok tatmin edici olur.
Mevsime Göre Farklı Renkler
-
İlkbahar: Göl etrafında uyanan doğa, çiçek açan ağaçlar, yeşilin parlak tonları.
-
Yaz: Masmavi gökyüzü, yoğun yeşil, berrak göl suyu.
-
Sonbahar: Sarı, turuncu ve kızılın tonlarıyla adeta bir renk patlaması.
-
Kış: Karla kaplı göl çevresi ve sisin içindeki minare görüntüsü… Sessizliğin fotoğrafı.
Ekstra Tüyolar ve Sık Yapılan Hatalar
Uzungöl’e gitmek büyük heyecan, evet. Ama küçük hatalar bazen o heyecanı gölgeleyebilir. Neyse ki burada bunların önüne geçmek için seni birkaç pratik bilgi ve tecrübe ipucu ile donatıyorum. Hani “keşke daha önce bilseydim” denilen türden şeyler…
Ne Zaman Gidilmeli?
Uzungöl her mevsim ayrı güzel ama haziran ortasından eylül sonuna kadar olan dönem hem hava şartları hem de doğanın en coşkulu hali açısından ideal.
– Yaz aylarında doğa yeşilin en parlak tonunda olur.
– Sonbaharda renk cümbüşü yaşanır ama akşamlar serindir.
– Kışın ise karla kaplı bir tablo görürsün; ancak yollar buzlu olabilir, dikkat.
Tüyom: Eğer doğa yürüyüşü ve yayla keşifleri planlıyorsan, temmuz ve ağustos en risksiz zaman.
Yanına Ne Almalı?
– Kat kat kıyafet: Gündüz 22°C olabilir ama akşam bir bakmışsın 9°C!
– Yağmurluk ya da su geçirmez mont: Karadeniz şakası yok, yağmur bir anda bastırır.
– Yürüyüş ayakkabısı: Hem göl çevresi hem de yayla yolları için şart.
– Dron, powerbank, termos: Eğer biraz daha teknik ve doğa odaklı bir gezginsen, bu üçlü altın değerinde.
Sık Yapılan Hatalar
– Sadece göl çevresini görüp yaylalara çıkmamak: Göl güzel ama gerçek Karadeniz manzaraları yukarılarda.
– Kısa süreli konaklama: Uzungöl’ü gerçekten hissetmek için en az 2 gece kalmak gerek.
– Turist tuzağı restoranlar: Her yerde güzel yemek yok. Yerel halkın tercih ettiği, “çok süslü olmayan” mekânları seç.
– Çöp bırakmak ve doğaya zarar vermek: Bu maalesef hâlâ büyük bir sorun. Lütfen doğayı aldığın gibi bırak.
Bonus: Yerel Halkla Sohbet Et
Uzungöl’de insanlar sıcakkanlıdır. Hele ki çay içerken yan masadan “Nerelisin?” diye bir soru gelirse şaşırma. Bu tür sohbetler sadece anı değil, çoğu zaman rotayı da değiştirir. En iyi yayla yolunu, en güzel çay bahçesini bir tabeladan değil, o sohbetten öğrenirsin.
Sonuç olarak…
Uzungöl, sadece Karadeniz’in değil, Türkiye’nin de en büyüleyici doğa harikalarından biri. Göl kenarında huzurlu yürüyüşlerden, yayla tepelerinde bulutların üstüne çıkan manzaralara; sıcacık mıhlama sofralarından, kemençeyle şenlenen akşamlara kadar burası başlı başına bir deneyim. Her adımıyla seni hem doğaya hem de kendine yaklaştıran bir yer.
Eğer “Uzungöl’de ne yapılır?” diye sormuştun, artık cevabın sadece bir liste değil, yaşanmışlık dolu bir rehber oldu. Ama unutma: Gerçek Karadeniz deneyimi, satır aralarında değil, o oksijen dolu havayı ciğerlerine çektiğinde, sabah sisine bakarken için ürperdiğinde, yaylada bir teyzenin “çay içer misin?” demesiyle başlar.
2025 yazı için plan yapıyorsan, rotanı Uzungöl’e çevir. Yalnız gitme, sevdiğin biriyle, ya da sadece sırt çantanla çık bu yola. Doğa sana kendi dilinde bir şeyler anlatacak. Yeter ki duymaya açık ol.
Yorum Yok