Septimus Severus’un Kökeni ve Erken Yaşamı
Septimus Severus, M.S. 11 Nisan 145 tarihinde Leptis Magna’da (günümüz Libya sınırları içinde) doğmuştur. Bu özelliğiyle Roma tahtına çıkan ilk Afrika kökenli imparator olarak tarihe geçmiştir. Babası Publius Septimius Geta, yerel bir Berberi asıllı aristokrattı. Aile kökeni, Kartaca kültürüyle Roma’nın karıştığı bir soylu geçmişe dayanıyordu.
Küçük yaşlarda Latince ve Yunanca eğitimi aldı. Gençliğinde iyi bir hatip olarak tanınan Severus, eğitimini Roma’da tamamladıktan sonra hukuk ve devlet hizmetine yöneldi. İmparator Marcus Aurelius döneminde senatoya katılarak hızla yükselmeye başladı.
Bu dönemde Roma’nın doğu ve kuzey bölgelerinde çeşitli eyaletlerde görevler aldı. Hem askeri hem de sivil idarede deneyim kazanan Septimus Severus, sağlam bir kariyer temeli oluşturdu.
Roma İmparatoru Oluşu ve Yükselişi
Septimus Severus, Roma’daki en karmaşık dönemlerden biri olan İmparator Commodus’un ölümünden sonra yaşanan iktidar boşluğu sırasında öne çıktı. M.S. 193 yılında, “Beş İmparator Yılı” olarak bilinen süreçte birden fazla kişi imparatorluk iddiasında bulunmuştu. Bu dönemde Pertinax öldürüldü, ardından Didius Julianus tahtı satın alarak kısa süreliğine imparator oldu.
Bu kargaşa sırasında Pannonia eyaletinin valisi olan Septimus Severus, ordusunun desteğiyle hızla Roma’ya yürüdü. Halk ve Senato’nun büyük kısmı tarafından desteklenen Severus, Julianus’u devirdi ve imparator ilan edildi.
Ancak taht için iki rakibi daha vardı: Pescennius Niger (Suriye Valisi) ve Clodius Albinus (Britanya Valisi). Severus, önce doğudaki Pescennius Niger’i yenilgiye uğrattı ve ardından batıdaki Albinus’a karşı Lugdunum Savaşı‘nda (M.S. 197) kesin zafer kazandı.
Bu askeri başarılarla birlikte Severus, Roma İmparatorluğu’nun tek hâkimi olarak gücünü pekiştirdi. Artık hem ordu hem de bürokrasi üzerinde tam kontrol sağladı. Aynı zamanda ailesini ve çocuklarını da yönetimin içine alarak hanedan kurma adımları attı.
Askeri Başarıları ve İç Savaş Dönemi
Septimus Severus, iktidarını pekiştirdikten sonra imparatorluk sınırlarını güçlendirmeye ve askeri disiplini yeniden inşa etmeye odaklandı. Roma’nın doğu ve kuzey cephelerinde süregelen tehditlere karşı başarılı seferler yürüttü. En dikkat çekici askeri operasyonlarından biri, Parth Krallığına karşı düzenlediği seferdir.
M.S. 197-198 yılları arasında Parthlara karşı bir doğu seferi başlattı. Bu sefer sırasında Mezopotamya bölgesindeki Ctesiphon başkenti ele geçirildi. Zafer sonrası, Mesopotamia eyaleti Roma topraklarına katıldı. Bu, doğu sınırlarının daha ileri taşınmasını sağladı.
Ordunun içindeki sadakati korumak adına askerlere yüksek maaşlar, toprak vaatleri ve sosyal ayrıcalıklar sunarak onların desteğini aldı. Aynı zamanda orduya doğrudan bağlılık yemini ettirerek, geleneksel olarak Senato’ya bağlı olan gücü ordunun eline verdi. Bu yaklaşım Roma tarihinde önemli bir kırılma noktası oldu.
İç savaş döneminde uyguladığı sert yöntemlerle tanınan Severus, özellikle Roma Senatosu üzerinde baskı kurdu. Kendisine muhalif olan senatörleri görevden aldı ya da sürgüne gönderdi. Bu durum aristokrat sınıfla arasını açtı fakat askeri aristokrasiye dayalı bir imparatorluk anlayışını güçlendirdi.
Afrika’dan Roma’ya: Kültürel ve Etnik Kimliğinin Önemi
Septimus Severus, Roma tarihinde Afrikalı kökenli ilk imparator olarak özel bir yer tutar. Leptis Magna doğumlu olması ve Berberi-Punik kökenleri, onun Roma’da farklı bir etnik arka plandan gelmesine rağmen zirveye ulaşmasını sağlamıştır. Bu durum, Roma’nın belirli dönemlerde ne kadar kapsayıcı olabildiğini gösteren örneklerden biridir.
Severus, kökeninden hiçbir zaman utanç duymadı; aksine kendi halkına olan bağlılığını açıkça gösterdi. Özellikle imparator olduktan sonra Leptis Magna’ya büyük yatırımlar yaparak bu kenti Roma mimarisiyle süslenmiş örnek bir metropole dönüştürdü. Şehirde yollar, forumlar, hamamlar ve su kemerleri inşa ettirdi. Bu girişimler hem Roma’nın gücünü yansıttı hem de memleketine olan vefasını ortaya koydu.
Roma toplumunda “Afrikalı” olarak tanımlanmak bazen ayrımcılığa neden olsa da, Septimus Severus dönemi bunun tersini ispatladı. Onun başarısı, etnik kimliğin değil, liyakatin öne çıktığı bir dönem yarattı. Ancak bu kapsayıcılık politikası, onun kişisel karizması ve askeri gücünün sonucu olarak sınırlı kaldı; kalıcı bir sistem haline gelemedi.
Septimus Severus’un etnik kimliği, Roma tarihinde çok uluslu bir imparatorluğun nasıl işlediğini ve farklı halkların nasıl zirveye çıkabildiğini gösteren önemli bir örnektir.
Septimus Severus’un İngiltere Seferi ve Hadrian Duvarı
Septimus Severus, imparatorluğunun son yıllarında Britanya seferine çıkarak kuzey sınırlarını güvence altına almaya çalıştı. M.S. 208 yılında iki oğlu, Caracalla ve Geta ile birlikte İngiltere’ye geçti. Amaç, kuzeydeki Caledonii ve diğer kabilelerin Roma’ya karşı direnişini kırmaktı.
Sefer sırasında Hadrian Duvarı yeniden tahkim edildi, yollar ve askeri yapılar onarıldı. Kuzeye doğru ilerleyen Severus ordusu, bugünkü İskoçya topraklarına kadar ulaştı. Ancak bu bölgedeki bataklıklar, zor doğa koşulları ve yerli halkın gerilla tipi direnişi, kalıcı bir Roma varlığı kurulmasını engelledi.
Severus’un İngiltere’deki kampanyası başarılı gibi görünse de, kalıcı bir fetih sağlanamadı. Buna rağmen Roma’nın kuzey sınırlarını sağlamlaştırmak açısından stratejik değeri büyüktü. Hadrian Duvarı’nın tamiri ve güçlendirilmesi, Roma’nın Britanya’daki en kalıcı askeri izlerinden biri olarak kaldı.
Bu sefer, aynı zamanda Severus’un sağlık durumunun da kötüleştiği bir dönemdi. Romatizmal hastalıklarla boğuşan imparator, M.S. 211 yılında Eboracum’da (bugünkü York) hayatını kaybetti. Ölümünden kısa süre önce oğullarına şu sözlerle vasiyet ettiği rivayet edilir:
“Birbirinizi sevin, askerleri zengin tutun, diğer her şeyi boş verin.”
Yasalar, Reformlar ve Devlet Yönetimi
Septimus Severus, sadece bir savaşçı değil, aynı zamanda devlet yapısını kalıcı olarak etkileyen bir reformcuydu. İktidarı boyunca Roma İmparatorluğu’nun merkezi otoritesini güçlendirmeye çalıştı. Bu süreçte hem adli hem idari yapıda önemli değişiklikler yaptı.
En dikkat çeken reformlardan biri, askerî sınıfın statüsünü yükseltmesiydi. Asker kökenli kişilere senatoya girme hakkı tanındı ve yönetim kademelerine alınmaları kolaylaştırıldı. Böylece Roma’da geleneksel aristokrat sınıfın etkisi azalırken, askerî bürokrasi öne çıktı. Bu değişim, imparatorluk tarihinde “askeri monarşi” anlayışının başlangıcı olarak kabul edilir.
Hukuk alanında, Severus dönemi büyük hukukçuların öne çıktığı bir dönem oldu. Özellikle Papinianus, Ulpianus ve Paulus gibi hukukçular onun himayesinde çalıştı. Roma hukukunun sistematik hale gelmesinde bu dönemde atılan adımlar belirleyici oldu.
Ayrıca, adli süreçlerde merkezi otoritenin söz hakkı artırıldı. Eyalet valilerinin yetkileri sınırlanarak doğrudan Roma’daki imparatorluk makamlarına bağlı hale getirildi. Bu da imparatorun her bölge üzerinde daha sıkı kontrol kurmasına olanak tanıdı.
Vergi sisteminde de bazı düzenlemelere gidildi. Asker maaşlarını artırmak için vergiler artırıldı; bu durum halk üzerinde baskı yaratmış olsa da, Severus için ordunun sadakati öncelikliydi.
Ölümü ve Ardında Bıraktığı Miras
Septimus Severus, M.S. 211 yılında Britanya’daki Eboracum (bugünkü York) kentinde hayatını kaybetti. Ölümünün ardından imparatorluk, oğulları Caracalla ve Geta arasında bölünmeden ortak yönetim altında kaldı. Ancak bu ortaklık uzun sürmedi; kısa süre sonra Caracalla kardeşini öldürterek tek başına iktidarı ele geçirdi.
Severus’un ölümüyle birlikte kurduğu Severus Hanedanı, Roma tarihinde yeni bir dönemin habercisi oldu. Kendisinden sonra gelen imparatorlar, onun merkeziyetçi, asker odaklı yönetim anlayışını büyük ölçüde devam ettirdi. Bu anlayış, Krizler Çağı olarak bilinen dönemde ayakta kalmaya çalışan Roma’nın yeni gerçekliğini temsil ediyordu.
Mirası sadece siyasi değil, mimari ve kültürel açıdan da izler taşıdı. Leptis Magna’da inşa ettirdiği yapılar hâlâ ayaktadır. Roma Forumu’nda yer alan Septimius Severus Takı, onun zaferlerini ve imparatorlukta bıraktığı etkiyi simgeler.
Afrika kökenli ilk imparator olması, onu Roma tarihindeki en dikkat çekici figürlerden biri haline getirir. Aynı zamanda ordu ile imparator arasındaki doğrudan ilişkiyi kurarak Roma’nın yönetim yapısında köklü değişimlere öncülük etmiştir.
Bugün tarihçiler tarafından hem bir asker-imparator hem de bir otoriter yönetici olarak değerlendirilir. Ancak şüphe yok ki, Septimus Severus, Roma İmparatorluğu’nun en güçlü ve iz bırakan liderlerinden biri olmuştur.
Yorum Yok