ARKEOLOJİ NEDİR?
Arkeoloji, eski çağlara ait insan topluluklarının ürünü olan her şeyi toplar, sınıflandırır; bulunuş durum ve yerlerini de göz önüne alarak sonuç çıkarır. Arkeoloji uygulamalı bir bilimdir. Bu özelliği ile Zooloji ve Botanik’le benzeşir. Botanik nasıl bitkileri, Zooloji nasıl hayvanları toplayıp, tanımlayarak, sınıflandırırsa; Arkeoloji de eski kültür kalıntılarını toplar, tanımlayıp, sınıflandırarak, ait oldukları kültürleri ve zamanlarını belirler.
Arkeolojik bir çalışmanın aşamaları şöyledir:
1. YÜZEY ARAŞTIRMASI:
Arama bir arkeoloğun işidir. Yeraltında bulunan eski kültür kalıntılarını çıkarmada titiz bir çalışma yapmak gerekir. Arkeolojik Yerleşmelerin bulunması, belgelenmesi ve bunların herhangi bir kazı işlemine başvurulmadan bilimsel yöntemlerle incelenmesi, toprak üstündeki kalıntılarının elde edilip yorumlanmasına ” yüzey araştırması ” denir. Henüz bilinmeyen arkeolojik yerler, açık arazide yürüyerek ya da araba ile dolaşılarak bulunur. Amaçlı olarak yapılan bu araştırma, arkeolojik yüzey araştırmasının gerekli bir bölümüdür ve çalışmanın ilk basamağını oluşturur. Toprak üstü arama-yüzey araştırması- çeşitli merkezler üzerinde uygulanabilen bir yöntemdir.
Yüzey araştırması tek arkeolog tarafından yapılabileceği gibi bir ekip tarafından da yapılabilir. Yüzey araştırması da tıpkı arkeolojik kazıda olduğu gibi Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü’nün izni ile yapılır. Araştırmayı yapan kişi veya ekip araştırma sonucu raporunu Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü’ne sunar.
YÜZEY ARAŞTIRMASI NERELERDE YAPILIR?
Höyük:
Arapların “tell” ya da “tal”, Perslerin “tepe” diye adlandırdıkları höyükler, eski yerleşmelerin yıkılması veya doğal tahribi sonrasında onların kalıntılarıyla oluşmuş doğal olmayan tepeciklerdir. İlk çağlarda insanlar henüz yerleşik düzende yasamadıklarından, çoğunlukla da ağaç kovuklarında ve mağaralarda barındıklarından höyüklere rastlanmaz. Ancak Neolitik çağdan itibaren kurulan toprağa bağımlı yerleşmeler, çeşitli felaketlerle yıkılıp yok olurlar; zamanla bunların düzeni tabii olarak bir toprak katmanıyla kaplanır. Çoğu zaman da bu yıkıntının üzerine başka bir topluluk gelip yerleşir veya yıkılan kentin eski sahipleri şehri tekrar yeni baştan imar ederler. Hep aynı yere gelip yerleşmesinin nedenleri arasında, yörenin coğrafi özellikleri, iklim şartları ve toprak verimliliği ile su durumu basta gelmektedir. İste, bu tür Kültür kalıntılarının bulunduğu tepeler höyük karakteri taşırlar. Örneğin, Çanakkale’nin 25 km. güneyindeki Troia’da, bilimsel kazılar sonucu 9 katli bir yerleşimin varlığı kesin olarak saptanmıştır. Diğer bazı örnekler olarak Çorum-Alacahöyük ve Karahöyük, Kayseri-Kültepe, Keban yöresindeki Norşuntepe ile Kuzey Suriye’deki Tell Halaf, Tell Tayinat, Til Barsip sayılabilir.
AKROPOL:
“Akro” (yüksek), “Polis” (şehir) kelimelerinden türetilmiş akropol, yüksek ve savunulması kolay tepeler üzerinde kale anlamındadır. Bu kale içinde yönetici krallığa ait çeşitli sosyal ve dinsel yapılar yer alır. Akropol Kral’ın korunmasına ayrılmıştır; halk ise akropolün eteğinde yaşamını sürdürür. Örnek olarak, Atina Akropolü, Bergama Akropolü ve Priene Akropolü gösterilebilir.
DÜZ ARAZİ YERLEŞMELERİ:
Düz yerleşmelerdeki asal özellik sur duvarlı kalelerdir. Özellikle savunma amacıyla sağlam yapılı surlar ve yerleşme olarak da tepe sırtları seçilmiştir. Akropol krallığı temsil ettiği için halk daha çok ovadaki tarlaların bulunduğu düz arazide yasardı. Düz arazi yerleşimlerine örnek gösterebileceğimiz Zincirli ve Kargamış’ta kaleler bazı kısımlarında çift sur duvarlarıyla çevrelenmiştir.
KURUMUŞ NEHİR YATAĞI:
Yöreye ait seramik ve benzeri tasınmış malzemeyi derleyebilmek, ayrıca toprak altı tabanlaşma konusunda kısıtlı da olsa bir fikir sahibi olmaya yönelik, yüzeyde yapılan araştırmaların bir bölümünü kapsar.
TÜMÜLÜS:
Bunlar önemli kişilere, özellikle de kral ve prenslere ait mezar yapılardır. Gerek Tümülüs gerekse höyük dış görünüş olarak birer “yapay tepecik”ten oluşmuştur. Farklılık içyapıdaki kuruluşlardır. Tümülüslerde önce mezar odası düz bir alan üzerine inşa edilir. Daha sonra üzeri kapatılarak dev bir toprak yığınıyla örtülür. Bu yapı tarzıyla hem mezarın yeri bir tepecikle belirlenmiş olur, hem de mezar odası soyguncuların dıştan gelecek tehlikelere karsı korunmuş olur. Örnek olarak, Frigler’in “Midas’ın Mezarı” diye anılan Gordion Büyük Tümülüs’ü gösterilebilir. Anadolu’da Tümülüslerin en yoğun rastlandığı yöre ise Lydia’dır.
KURGAN:
Orta Asya’daki Türk mezarlarına Kurgan denilmektedir. Yer yüzeyinden aşağıya doğru 1-1,5 m. derinliğinde açılan dikdörtgen çukurlara ölü ve sevdiği eşyaları gömüldükten sonra üzeri kalasla kapatılan bu mezarlar Güney Sibirya’da Altay dağları eteklerinde Pazırık’da bulunmuştur. Rus arkeoloğu Rudenko tarafından yapılan arkeolojik kazılarda M.Ö. IV. ve III. Yüzyıldan kalma kurganlar açığa çıkartılmıştır. Bu kurganlarda, Hunlardan kalma birçok eşya ve buzlar içinde binlerce yıl bozulmayan insan ve hayvan ölüleri bulunmuştur. Leningrad Ermitage Müzesi’nde saklanan bu eserler arasında halı, kumaş, renkli keçe aplike örtüler, hayvan kavgaları ve insan figürleri ile süslü çok zengin tekstil işleri, tüm koşum takımlarıyla birlikte atlar, bizlere Hun Sanatı hakkında önemli bilgiler vermekte, insan ölülerinin mumyalandıktan sonra gömüldüğünü göstermektedir.
NEKROPOL:
Yüzey araştırmasının yapılabileceği bir diğer saha ise nekropollerdir.” Nekro” (ölüler) ve “Polis” (şehir) kelimelerinden türetilmiş nekropol mezarlıkları kapsar. Genellikle kent dışında, bazen de ana kapının hemen yakınında yer alırlar; Assos ve Termessos’ta olduğu gibi.
2. BULMA
Araştırmacı, yüzeyde yaptığı çalışmalar sonucunda bazı verileri toplar. Bunların basında seramik eşya, kirik çanak-çömlek parçaları; küçük buluntularla sikkeler ve süs malzemesi gelir. Seramik eşya kırıldıktan sonra bir daha kullanılmadığı için, ayrıca hemen her yerleşimde bol miktarda ele geçmesi dolayısıyla geçmiş kültürlere ait ipuçları bulmada büyük önem taşır. Arkeoloğun yüzey araştırması sonucunda elde edebildiği bulgular değerlendirilir ve sonuçta, ilgili yerleşimde kazıya gerek olup olmadığına karar verilir. Eğer Araştırılan sahada seramik bulgu yoksa bu orada kazı yapılamaz anlamına da kesinlikle gelmez. Bazen bir sikke, bazen de bir mühür ya da yazıt parçası bile oranın önemini göstermeye yeterlidir.
3. KAZI:
Kazı: Önceden topografik haritası çıkarılmış ve sınırları belirlenmiş arkeolojik alanlarda, yetkili makamlardan alınacak izinle bilimsel sorumluluğa sahip kişilerin yapacağı “kazma” işlemidir. Arkeolojik kazılar amaçlarına göre 5’e ayrılır:
-
Planlı Kazılar:
En az doktora yapmış öğretim üyesi arkeologlar tarafından yıllara yayılan bilimsel kazılardır. Bu kazıların amacı, arkeolojik yerleşmeyi en iyi ve en doğru biçimde kazmak, buluntuları en iyi biçimde çıkarmak ve değerlendirmektir.
-
Kurtarma Kazıları
Baraj, otoyol ya da herhangi bir inşai faaliyetin olacağı alanlardaki arkeolojik yerlerde yapılır. Bir iki yıl içerisinde çıkarılan eserler müzeye taşınarak inşaata devam edilir. Bulan eserin önemi ve yayıldığı alanın büyüklüğüne göre bazen inşaata izin verilmez ve kazı planlı kazıya dönüşebilir. Keban, Karakaya, Atatürk, Birecik ve Karkamış Barajlarının göl alanları içerisinde kurtarma kazıları yapılmıştır.
-
Rastlantısal Kazılar.
Adında da anlaşılacağı üzere rastlantı sonucu ortaya çıkan eserlerin bulunduğu alanlarda yapılır. Güney Fransa’daki Paleolitik çağın ünlü “Lascaux Mağarası”, 1940’da dört öğrencinin kökünden sökülmüş bir ağacın oluşturduğu çukuru incelemeye kalkışması üzerine ortaya çıkmıştır. Erzincan Altıntepe’deki Urartu yerleşmesinin ortaya çıkarılması da bir çiftçinin bulduğu birkaç parça çömlek yardımıyla olmuştur.
-
Define Kazıları.
Definecilerin Müze Müdürlüklerine başvurusu ile Müze denetiminde yapılan resmi kazılardır. Kazı definecinin gösterdiği bir noktada yapılır. Kazı masrafı defineci tarafından karşılanır. Kazı sonunda kazı alanı eski durumuna getirilir. Define kazıları arkeolojik alanlarda yapılmaz. Kazı sonunda elde edilen buluntuların değeri bir komisyon tarafından takdir edilir ve yasada belirlenen oranda bu değerin bir bölümü defineciye verilir.
2863 SAYILI YASAYA GÖRE DEFİNE ARAMA:
Madde 50 –
Define aramak isteyenlere, bu Kanunun 6 ncı maddesinde korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlığı olarak belirtilen yerler ile tespit ve tescil edilen sit alanları ve mezarlıklar dışında, Kültür ve Turizm Bakanlığınca define arama ruhsatnamesi verilebilir.
Define aramak isteyenlere aynı süre içinde birden fazla yerde arama izni verilemez. Define arama izni, başkalarına devredilemez. Bu iş için bir başkası tevkil olunamaz.
Define aramada, Kültür ve Turizm Bakanlığından ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarından temsilci olarak gönderileceklerin yolluk ve yevmiyeleri ile zaruri giderleri arayıcı tarafından karşılanır. Bu iş için gerekli olan ödenek, Bakanlıkça, define arayıcısından peşinen tahsil edilip bir Devlet bankasına yatırılır.
Arama ruhsatının verilmesi, define arayıcıdan istenecek belgeler, aramanın yapılması, çıkan defineden arayıcıya tanınacak haklar, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Maliye Bakanlığının birlikte düzenleyeceği yönetmelikte belirtilir.
-
Kaçak Kazılar.
Eski eser kaçakçıları tarafından yasal olmayan ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat varlıklarını Koruma Kanununda suç sayılan kazılardır.
2863 SAYILI YASADA ARAŞTIRMA, SONDAJ VE KAZI İZNİ
Madde 35-
Bilimsel ve mali yeterliği Kültür ve Turizm Bakanlığınca takdir ve kabul olunan Türk ve yabancı heyet ve kurumlara araştırma izni, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından; sondaj ve kazı yapma izni Kültür ve Turizm Bakanlığının teklifi üzerine, Bakanlar Kurulu kararı ile verilir, Kültür ve Turizm Bakanlığı elemanları veya bu bakanlıkça görevlendirilecek Türk bilim adamları tarafından yapılacak araştırma, sondaj ve kazılar, Kültür ve Turizm Bakanlığının iznine bağlıdır. Askeri yasak bölgelerde yapılacak araştırma, sondaj ve kazı için gerekli ruhsatname, Genelkurmay Başkanlığının iznini müteakip, sözü geçen heyet ve kurumların göstereceği uzmanlar adına düzenlenir. Kültür ve Turizm Bakanlığınca haklı görülebilecek sebep olmadıkça heyet ve kurumlar ruhsatnamedeki üyelerini değiştiremezler. Su altında korunması gerekli kültür ve tabiat varlıklarının bulunduğu bölgeler, ilgili kurum ve kuruluşlarla iş birliği yapılarak Kültür ve Turizm Bakanlığınca tespit edilir ve Bakanlar Kurulu kararı ile yayımlanır. Bu bölgelerde, sportif amaçlı dalış yapmak yasaktır, ikinci fıkra hükümlerine göre izin almak şartıyla araştırma ve kazı yapılabilir.
2863 Sayılı Yasaya Göre Kazı İzninde Usul:
Madde 37 –
Aynı kazı heyetine veya şahsa, aynı süre içinde Kültür ve Turizm Bakanlığınca yapılan kurtarma kazıları dışında, birden fazla yerde kazı ve sondaj izni verilemez. İzin verilmesi, araştırma, sondaj ve kazının yapılması, elde edilecek kültür ve tabiat varlıklarının muhafaza şartları, bu eserler üzerinde araştırma, sondaj ve kazı sahiplerine tanınacak diğer haklar bir yönetmelikte tespit olunur.
Kazı İzninin Devredilmeyeceği:
Madde 38 –
Türk ve yabancı bilim kurumlarına veya onların adına hareket eden kişilere verilen kazı ve sondaj ruhsatnameleri ile araştırma izni, Kültür ve Turizm Bakanlığının izni olmadan devredilemez. Bu iş için bir başkası tevkil olunamaz. Araştırma, Sondaj ve Kazı İzninin Hükümsüzlüğü:
Madde 39 –
Kültür ve Turizm Bakanlığınca kabul edilen haklı bir sebep gösterilmeden, ruhsatname tarihinden itibaren, en çok altı ay içinde başlanılmayan araştırma, kazı ve sondajlara ait izin ve ruhsatnameler, hükümsüz sayılır. Araştırma, sondaj ve kazı çalışmaları, makul bir sebep gösterilmeksizin iki aydan fazla tatil edilemez. Bu süreyi geciktirenlerin izin ve ruhsatnameleri iptal edilmiş sayılır. Ayrıca, bu Kanun hükümlerine aykırı hareket edenlerin ruhsatnameleri iptal edilir ve bu gibilere, daha sonra izin ve ruhsat verilmez.
Araştırma, Sondaj ve Kazı İzninde Süre:
Madde 40 –
Kazı ve sondaj ruhsatnameleri ile araştırma izni bir yıl için geçerlidir. Ruhsatname ve izin süresinin sonunda heyet başkanı kazıya, sondaj ve araştırmaya devam edildiğini, yazılı olarak bildirdiği takdirde, bu hak her yıl müracaat şartı ile gelecek yıllarda da müracaatçı için saklı tutulur.
Kazıdan Çıkan Eserlerin Müzelere Nakli:
Madde 41 –
Kazılarda meydana çıkan bütün taşınır kültür ve tabiat varlıkları, kazı yapan heyet ve kurumlar tarafından her yıl yapılan kazı sonunda Kültür ve Turizm Bakanlığının göstereceği Devlet müzesine naklolur. Kazı ve sondaj araştırmalarında elde edilen insan ve hayvan iskeletleri ile bütün fosiller, Kültür ve Turizm Bakanlığınca uygun görüldüğü takdirde, tabiat tarihi müzeleri ile üniversitelere veya ilgili diğer Türk bilim kurumlarına verilebilir. Ayrıca, kazı ve sondaj araştırmalarında elde edilen askeri tarihle ilgili her türlü taşınır kültür varlığı, Genelkurmay Başkanlığının uygun görüşü ile, Kültür ve Turizm Bakanlığınca askeri müzelere devredilir.
Yayım Hakkı:
Madde 43 –
Kazı, sondaj ve araştırmalarda, meydana çıkacak olan varlıkların yayım hakkı, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu hükümleri gereğince, kazı, sondaj ve araştırma izni alan heyet ve kurumlar adına, kazı, sondaj ve araştırmayı fiilen idare edenlere aittir. Kazı başkanları, her kazı önemi sonunda, Kültür ve Turizm Bakanlığına bilimsel bir rapor vermekle yükümlüdürler. Kazının bitiminden itibaren, kazı dönemi çalışmalarına ait bilimsel raporlarını en geç iki yıl, nihai bilimsel raporlarını ise beş yıl içinde yayımlamayan kazı heyetlerinin kazı, sondaj ve araştırmalarda buldukları kültür ve tabiat varlıkları üzerindeki her türlü yayım hakkı Kültür ve Turizm Bakanlığına geçer. Kültür ve Turizm Bakanlığı adına yapılan kazı, sondaj ve araştırmalara ait bilimsel raporlar, kazı başkanlığınca, yayımlanacak şekilde hazırlanır. Kültür ve Turizm Bakanlığı bunlardan gerekli görülenleri yayımlar. Kültür ve Turizm Bakanlığınca uygun görülecek mazeretler dışında, yukarıda açıklanan süre içinde son raporlarını yayımlamamış bulunan heyet ve kişilere yeni bir kazı için ruhsatname verilmez.
Korunma ve Çevre Düzenlemesi:
Madde 45 –
Kültür ve Turizm Bakanlığının izni ile yapılan kazılarda ortaya çıkan taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının bakım, onarım ve çevre düzenlemeleri ile taşınır kültür ve tabiat varlıklarının bakım ve onarımları kazı başkanlığınca yapılır.
Araştırma, Kazı ve Sondajların Geçici Olarak Veya Tamamen Durdurulması:
Madde 46 –
Bu Kanun hükümlerine aykırı olarak yapılan kazı, sondaj ve araştırmalar, Kültür ve Turizm Bakanlığınca geçici olarak veya tamamen durdurulur.
KAZI TEKNİĞİ
Her Kazıda Uyulması Zorunlu Teknik Kurallar:
- Kazı sahasının saptanması: Kazı yapılacak alan tek bir kişi tarafından ya da bir ekip tarafından seçilir.
- Araştırma: Kazı yapılacak alanın seçilmesinden sonra bu alanda araştırma yapılır. İlk aşamada kazı alanının topografik bir planı çizilir. Kazılacak yerler bu planda 5×5 m. ebadında kareler ayrılır. Bu kareler numaralanır. Her kare arasında 1m mesafe bırakılır. Bu karelerin her birine açma denir.
- Buluntuların incelenmesi: Kazı alanındaki buluntuların hangi karelere geldiği araştırılır. Bunun ardından kazıya başlanacak karelere karar verilir.
- Kazı Sistemi: Kazı yerinin topografik yapısına göre en sağlıklı ve kolay kazı sistemlerinin neler olduğuna karar verilir.
- Lojistik İşler: Kazı sırasında doğabilecek tüm sorunlar göz önünde tutularak bu sorunlar önceden çözümlenir.
- Kazı Ekibinin Kurulması: Kazı yerinin kültür özelliklerine göre Kazı başkanı tarafından arkeologların çoğunlukta olduğu bir kazı ekibi kurulur.
Kazı Teknik Ekibi Şu Üyelerden Oluşur:
- Kazı Başkanı
- Kazı Başkan Yardımcısı
- Arkeologlar
- Mimar
- Epigraf
- Sanat Tarihçi
- Jeomorfolog (Günümüzdeki yer şekillerinden elde edilen verilere dayanarak, geçmişteki yer şekillerinin gelecekteki durumunu açıklayan kişidir)
- Bizantolog
- Numizmat (Para bilimi ile uğraşan kişi).
- Zoolog
- Botanikçi
- Restoratör
- Fotografçı
- Bakanlık Temsilcisi
Bu bilimsel ekipten başka, teknik hizmetle ilgili yardımcılar, mutfak sorumlusu, şoför, kazı evi ve kazı yeri bekçisi ve mutemet kazıda görev alır.
2863 SAYILI YASAYA GÖRE ARAŞTIRMA, KAZI VE SONDAJDA KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞINCA GÖREVLENDİRİLECEK UZMANLAR
Madde 48 –
Yabancı heyet ve kurumlar tarafından yapılan araştırma, kazı ve sondajlarda Kültür ve Turizm Bakanlığı Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü uzmanlarından bir veya birkaç temsilci bulunur. Türk heyet ve kurumlarınca yapılan araştırma, kazı ve sondajlara Kültür ve Turizm Bakanlığı adına yetkili bir uzman katılır. Temsilci ve uzmanların seçimi ve görevleri, yönetmelikle belirlenir. Türk heyet ve kurumlarınca yapılan kazılara katılacak Kültür ve Turizm Bakanlığı uzmanlarının yol masrafları, yevmiyeleri ve zaruri giderleri, 6245 sayılı Harcırah Kanunu hükümlerine göre Kültür ve Turizm Bakanlığınca ödenir. Yabancı kurum ve heyetler tarafından yapılan araştırma, kazı ve sondajlarda görevlendirilecek Kültür ve Turizm Bakanlığı temsilcilerine ödenecek olan yol masrafları, yevmiye, temsil ödeneği ve su altı dalış tazminatı, kazı başkanlığından Kültür ve Turizm Bakanlığınca peşinen tahsil edilip bir Devlet bankasına yatırılır. Temsil ödeneğinin miktarı, her yıl Kültür ve Turizm Bakanlığınca tayin edilir
ARKEOLOJİK KAZI İŞLEMİ
Çağdaş kazıların nasıl yürütüldüğünü daha iyi anlayabilmek için, Roma dönemi bir evin yapılış öyküsünü örnek almak iyi bir yol olabilir. Çünkü arkeologlar günümüzde Roma dönemi bir evi ortaya çıkarmak üzere kazıya başladığında, bu öyküyü sondan başa doğru yeniden kurmaktadır. Roma dönemin yapı ustası, bir evi yapmaya giriştiğinde önce toprağı temizler, ardından temel çukurlarını kazar. Sonra, mozaiklerle resimler ya da motifler yaparak zemini döşer. Duvarları örüp üstünü bir çatıyla kapatır. Ev artık oturulacak hale gelmiştir ve insanlar gelip yerleşirler. Ustanın cebinden düşen bir metal para evin temelinde kalabilir. Evde yaşayanlar bazı küçük eşyalarını evde yitirebilir. Kırılan çanak çömlek parçaları çöp çukuruna atılır. Böylece evde yaşayanların öteberileri kıyıda köşede kalabilir. Arkeolojide bu süreç yerleşme dönemi olarak adlandırılır. Daha sonra bir savaştan dolayı insanlar yaşadığı evi terk etmek zorunda kalabilir, ev bir depremde çökebilir. Artık içinde insanın yaşamadığı evin zamanla tamamen çöker; ahşap kısımları çürür, duvarlar yıkılır. Aradan uzun yıllar geçince de ev bütünüyle toprağın altında kalır. Aradan yüzyıllar geçince üzerindeki toprak dümdüz olur. Burası ekili bir alan haline gelebilir ya da üzerine yine bir ev yapılabilir. Arkeologlar önce toprak altında böyle bir evin varlığını saptar. Kazı alanının tümünü ya da çevresini ince çelik çubuklarla çevirir. Bu, kazı boyunca yapılacak ölçümlerin doğruluğu, çıkarılacak plan ve sonuçların güvenilirliği için gereklidir. Artık sıra, çatıdan temele doğru bütün tabakaları tek tek özenle kaldırmaya gelmiştir. İlk tabakaya ulaşıncaya değin kazı makineleri kullanılabilir. Ama ilk tabaka kaldırılınca, artık kazıda yalnızca sivri uçlu mala, kürek ve kova kullanılır. Kazı sırasında ortaya çıkarılan duvarlar, ocaklar, fırınlar ve insan yapımı öbür yapılar örselenmeden birbirinden ayrılır. Arkeologlar bütün bunları inceler ve ayrıntılı notlar tutar. Ele geçen eşyalar tek tek özenle temizlenir ve bulundukları tabakayı belirtecek biçimde numaralanır. Eşyaların üzerinde o dönemin hükümdarının resimleri varsa, bu eşyanın yapılış tarihini saptamayı kolaylaştırır. Ama buluntular daha eski dönemlerden kalmış, yazısız ve resimsiz de olabilir. Ayrıca başka döneme ait eşya o tabakadaki eşyayla karışmış olabilir. Böyle durumlarda kesin tarihlendirme yapılırken, bir üst tabakaya hiç dokunulmamış olması gerekir. Kazıyı yapan kişi, bu evin yapıldığı, değiştirildiği ya da yıkılmaya bırakıldığı tarihleri saptar. Ayrıca evde yaşamış olanların ne gibi özellikleri olduğunu ve yaşam biçimlerini ortaya çıkarabilir. Örneğin bir çiftlik eviyse, çevresinde tarlalar, otlaklar ve korular bulunacağını bilir. Buradaki bitki, tohum, polen ve tahıl kalıntıları, çevrenin o zamanki bitki örtüsünü gösterir. Hayvan kemikleri, burada yaşamış insanların yedikleri etin cinsini anlamamızı sağlar. Kullandıkları araç gereçler insanların günlük yaşamları hakkında bilgi verir.
Kentlerde kazı çalışmaları, açık alanlardaki kazılardan daha zor ve karmaşıktır. İnsanların yüzyıllardır yaşamakta oldukları kentlerde kazılar yıllarca sürebilir. Öte yandan bir kalıntının varlığı saptansa bile, bu mevcut yapıların ya da sokakların altında bulunacağından kazı yapma olanağı da yoktur. Bu gibi nedenlerden dolayı büyük kentlerde daha az kazı yapılmaktadır. Yapıların ortaya çıkarılmasında kullanılan yöntemler, Roma yolları, kanallar, surlar gibi öteki alanlarda yapılan arkeolojik kazılarda kullanılmaz. Bu tür kazılarda birbiri üzerine binen bütün katmanların görülebileceği bir kesit elde edilmeye çalışılır.
BULUNTULARIN DEĞERLENDİRİLMESİ
- Kazı yerinde: Buluntuların çıktığı andaki durumları her aşamada yazı, ölçüm, çizim ve fotoğraflarla tespit edilir. Kazıda çıkan toprak elenir. Toplanan parçalar açma numaralarına göre sınıflandırılır. Kazı sırasında çıkan mimari kalıntıların planları çizilir, fotoğrafları çekilir. Daha sonra bir alt tabakaya bakmak için bu kalıntılar kaldırılır.
- Kazı Evinde: Kazı yerinde çıkan taşınabilir tüm buluntular kazı evine getirilir. Bunlar uygun biçimde yıkanarak ve fırçalarla temizlenir. Üzerlerine kazı yerinin adı, buluntu yılı, açma ve tabaka numaraları çini mürekkebi ile yazılır. Kazı sonunda tüm bu buluntular fotoğrafları ve teknik tanımları ile kazı envanter defterine işlenir.
- Üniversitede yayına hazırlık: Kazıda bulunan eserlerin çizimleri yapılıp, fotoğrafları çekilir. Kazı genel planına buluntu yerleri işlenir. Kazı başkanı tarafından ayrıntılı tanımları ve tarihlemeleri yapılır. Kazı raporu halinde Kültür ve Turizm bakanlığına sunulur. Bilimsel yayınlarla arkeoloji dünyasına tanıtılır. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından her yıl düzenlenen ve tüm kazı başkanları ile arkeologların katıldığı “Kazı Sonuçları Sempozyumu’nda bilim dünyasına sunulur.
KAZIDA ÇIKAN ESERLERIN KORUNMASINA YÖNELIK ÇALIŞMALAR
- RESTORASYON: Taşınır ya da taşınmaz kültür varlıklarının bozulmuş ve tahrip olmuş kısımlarını temizleyerek onarıp yenileştirmek demektir. Bu işi yapan kişilere Restoratör denir.
- RESTİTÜSYON: Kırılarak ya da yıkılarak önemli bir kısmı kaybolmuş taşınır ya da taşınmaz kültür varlığının benzerlerine ya da fotoğraflarına dayanılarak çizimi işine denir.
- REKONSTRÜKSİYON: Önemli bir kısmı yıkılmış, anıtsal ölçüdeki taşınmaz kültür varlılarının ele geçen parçalarıyla tekrar kurulup ayağa kaldırılması işlemidir.
- KONSERVASYON: Konserve etmek, dondurmak demektir. Bozulmuş bir eserin kimyasal yöntemlerle daha da bozulmasını önlemek amacıyla yapılan işleme konservasyon denir. Bu işle uğraşan kişiye Konservatör denir.
ARKEOLOJİK BULUNTULARI TARİHLENDİRME (KRONOLOJİ) YÖNTEMLERİ
Arkeolojide, tarihi eserlerin yaşını belirlemek için çeşitli tarihleme yöntemleri kullanılır. Bu yöntemler, genel olarak göreceli (rölatif) tarihleme ve kesin (mutlak) tarihleme olarak iki ana kategoriye ayrılır.
Göreceli (Rölatif) Tarihleme Yöntemleri:
- Stratigrafi: Bu yöntemde, arkeolojik alanlardaki katmanların (tabakaların) incelenmesiyle, alt katmanların üsttekilere göre daha eski olduğu prensibine dayanılır. Bu ilke, “süperpozisyon prensibi” olarak bilinir.
- Tipoloji: Eserlerin biçimsel özelliklerine göre sınıflandırılması ve kronolojik sıraya konulmasıdır. Özellikle çanak çömlek gibi eserlerde, stil ve form değişiklikleri zaman içinde takip edilerek yaklaşık tarihleme yapılır.
Kesin (Mutlak) Tarihleme Yöntemleri:
- Radyokarbon (C-14) Tarihleme: Organik maddelerin içerdiği radyoaktif karbon izotopunun (C-14) zamanla bozunma hızına dayanır. Bu yöntemle, yaklaşık 50.000 yıla kadar olan organik kalıntıların yaşı belirlenebilir.
- Dendrokronoloji: Ağaçların yıllık büyüme halkalarının incelenmesiyle, ahşap eserlerin yaşı yüksek hassasiyetle belirlenir. Bu yöntem, özellikle tarihî yapılar ve ahşap objelerin tarihlendirilmesinde kullanılır.
- Termolüminesans: Seramik gibi pişmiş toprak eserlerin, en son ısıtıldıkları zamandan itibaren biriktirdikleri radyasyonu ölçerek yaşlarını belirler. Bu yöntem, organik madde içermeyen eserlerin tarihlendirilmesinde etkilidir.
- Potasyum-Argon Tarihleme: Volkanik kayaçlar ve minerallerin yaşını belirlemek için kullanılır. Potasyum-40 izotopunun argon-40’a dönüşüm hızı ölçülerek, milyonlarca yıl öncesine ait buluntuların yaşı tespit edilebilir.
Her bir yöntemin kendi avantajları ve sınırlamaları vardır. Bu nedenle, arkeologlar genellikle birden fazla yöntemi bir arada kullanarak daha güvenilir sonuçlar elde etmeye çalışırlar.
Yorum Yok