Turist Rehberi

Türk Dili ve Edebiyatı

Türkçe, 1300 yıldan daha fazla bir zamandır yazı dili olarak takip edilebilmektedir. Türkçenin, yazıyla takip edilemeyen dönemleri de tahminen günümüzden 7-8 bin yıl geriye gitmektedir. Bu tahmin, şu anki bilgilerimize göre insanlığa yazıyı armağan eden Sümerlerden kalan tabletlerde geçen ve Türkçe ile ortak olan sözler esas alınarak yapılmaktadır. Sümerce ile Türkçede arasındaki bu 168 ortak sözcük ayrıca Türklerin MÖ 4000’li yıllarda Türkiye’nin doğusunda bulunduklarının da bir kanıtıdır.

Yazıyla izlenemeyen dönemlerin adlandırılmasında Altay Çağı, En Eski Türkçe Çağı, İlk Türkçe Çağı gibi terimler kullanılmıştır. Yazıyla izlenebilen ilk dönem için Eski Türkçe terimi, İslam dininin benimsenmesinden sonraki dönem için Orta Türkçe; Eski Oğuz, Kıpçak ve Çağatay yazı dillerini adlandırmak üzere de Yeni Türkçe, günümüz Türk yazı dilleri için ise Çağdaş Türkçe terimleri kullanılmaktadır. Batı Türkçesinin ilk dönemine Eski Oğuz Türkçesi ya da Eski Anadolu Türkçesi denilmektedir. Bu dönem 12. yüzyıl sonlarında başlar ve 15. yüzyıl sonlarında tamamlanır. 16. yüzyılda Batı Türkçesinin Osmanlı Türkçesi dönemi başlar. Eski Oğuz Türkçesi yalnızca Anadolu’da değil, Azerbaycan, Irak ve Suriye’de de kullanılmıştır. Eski Oğuz Türkçesinin siyasal sınırları ise Anadolu Selçukluları, Beylikler, Karakoyunlu ve Akkoyunlu Devletleriyle Osmanlı’nın ilk dönemidir.

Tarihte Türkler kadar dillerini farklı alfabelerle yazmış başka bir millet olmadığını söylemek mümkündür. Belgelerle izlenebilen yaklaşık 1350 yıllık süre boyunca Türkçe 13 değişik alfabe ile yazılmıştır. Dünya dilleriyle kıyaslandığında durum daha iyi anlaşılacaktır:

Avrupa dilleri başlangıçtan bu yana Latin alfabesiyle, Slav dilleri baştan beri Slav (Kiril) alfabesiyle, Arapça baştan beri Arap alfabesiyle yazılmış ve yazılmaya devam edilmektedir. Türkçe ise değişik dönem ve coğrafyalarda Köktürk, Soğd, Uygur, Mani, Brahmi,Tibet, Süryani, Arap, Grek, Ermeni, İbrani, Latin ve Slav (Kiril) alfabeleriyle yazılmıştır. Bunlardan Soğd, Mani, Brahmi, Tibet, Süryani, Grek, Ermeni ve İbrani alfabeleri kısa tarihî dönemlerde ve oldukça sınırlı çevrelerde kullanılmıştır. Geriye kalan Köktürk, Uygur, Arap, Latin ve Kiril alfabeleri ise uzun sürelerle ve geniş coğrafyalarda kullanılmıştır.

Türk lehçe ve yazı dillerinin sınıflandırılmasında Tür-kiye Türkçesi, Güneybatı ya da Batı Türkçesi grubuna girer. Bu yönleri, esas alan bir sınıflandırmadır. Etnik sınıflandırmada ise Türkiye Türkçesi, Oğuz Türkçesinin bir koludur. 13. yüzyıldan itibaren Anadolu’da Oğuz Türkçesi temeline dayalı bir yazı dili oluştu ve bu yazı dili bugüne kadar kesintisiz devam ederek bugünkü yazı dilimizi doğurdu. Yaklaşık 700 yıldır kesintisiz devam eden ve eğitim, bilim, edebiyat, felsefe, din, askerlik gibi hemen hemen hayatın her alanına ait binlerce eser yazılan bu dil, Türkiye Türkçesi olarak adlandırılan dilin tarihî köküdür. Oğuz lehçesini esas alarak Anadolu’da gelişen Türk yazı dilini birtakım tarihî dönemlere ayırmak gerekmektedir. Bunlar;
On beşinci yüzyıl sonlarına kadar Eski Oğuz Türkçesi, 20.yüzyıl başlarına kadar Osmanlı Türkçesi ve bu tarihten sonrası da Çağdaş Türkiye Türkçesi olarak adlandırılabilir. Eski Oğuz Türkçesinin ilk zamanlarında yazılan eserlerin son derece yalın bir dile sahip oldukları, yabancı kelimelere çok rağbet edilmediği ayrıca yabancı dillerden pek çok eserin de Türkçeye çevrildiği dikkat çeker. 16. yüzyılda Osmanlı Türkçesi olarak adlandırılan dönem başlar. Osmanlı Türkçesi döneminde yazı dilinin yalınlığı büyük ölçüde kayboldu ve özellikle edebî dilde Arapça ve Farsça kelime ve tamlamalar arttı. 1911’de Ömer Seyfettin ve Ali Canip’in başlattığı “Yeni Lisan” hareketi Osmanlı Türkçesinin
sonunu getirdi. Ömer Seyfettin, Genç Kalemler dergisinde yazdığı yazılarda İstanbul halkının konuşma diline dayanan yalın bir dil teklif eder. İşte bu yalın Türkçeyle oluşturulan yazı dili Türkiye Türkçesinin temelini oluşturur.

Cumhuriyet’in ilan edilmesinin hemen ardından 1924 yılında Türkiyat Enstitüsünü kurduran Atatürk, 1926 yılında Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de toplanan Birinci Türkoloji Kurultayına ilgisiz kalmamış ve Fuat Köprülü, Hüseyinzade Ali Bey ile o sıralar Türkiye’de çalışmakta olan Macar bilgin Mesaroş Yula’yı Türkiye’yi temsil etmek üzere göndermiştir. Bu toplantıda alınan Latin asıllı alfabe kabul edilmesi
tavsiyesine uyulmuş ve 1 Kasım 1928’de Türkiye bu alfabeyi benimsemiştir. Yine Atatürk’ün talimatıyla 12 Temmuz 1932’de Türk Dili Tetkik Cemiyeti (Türk Dil Kurumu) kurulmuş ve çalışmalara başlamıştır. Bu kurumun ilk faaliyeti olarak 26 Eylül 1932’de Dolmabahçe Sarayı’nda büyük bir dil kurultayı toplanmış ve dille ilgili politikalar bu kurultayda belirlenmiştir. Türk Dili Tetkik Cemiyeti 17 Ekim 1932’de yayımladığı bildiriyle “1. Türk dilini millî kültürümüzün eksiksiz bir ifade vasıtası hâline getirmek, Türkçeyi muasır medeniyetin önümüze koyduğu bütün ihtiyaçları karşılayacak bir mükemmeliyete erdirmek; 2. Bunun için bugün yazı dilinde Türkçeye yabancı kalmış unsurları atmak, halkçı bir idarenin istediği şekilde halk ve münevverler arasında birbirinden mahiyetçe ayrı iki dil varlığını ortadan kaldırmak, temel unsurları
öztürkçe olan bir dil meydana getirmek.” amaçlarını ortaya koymuştur.

Türk Dili ve Edebiyatı 

Türk dili ve edebiyatı, Türkçenin tarihi gelişimini, farklı coğrafyalarda konuşulan lehçelerini ve bu dilde üretilen edebi eserleri inceleyen geniş bir alandır. Türk edebiyatı, binlerce yıllık köklü bir geçmişe sahiptir ve sözlü edebiyattan yazılı edebiyata, İslamiyet etkisindeki klasik edebiyattan modern Türk edebiyatına kadar birçok dönemi kapsar.

1. Türk Dili ve Tarihi Gelişimi

Türkçe, Ural-Altay dil ailesine mensup, eklemeli bir dildir. Tarih boyunca farklı coğrafyalarda gelişmiş ve çeşitli yazı sistemleri kullanılmıştır.

Türkçenin Tarihî Dönemleri

1. Eski Türkçe (6-10. yüzyıllar)
• Göktürk (Orhun) Kitabeleri (8. yy) → İlk yazılı Türk metinleri
• Uygur alfabesi ile yazılan Budist ve Maniheist metinler
2. Orta Türkçe (11-15. yüzyıllar)
• Karahanlı Türkçesi (Kutadgu Bilig, Divanü Lügati’t-Türk)
• Harezm ve Kıpçak Türkçesi (Altın Orda ve Memlük sahası)
• Eski Anadolu Türkçesi (Oğuz Türkçesi temelinde gelişti)
3. Yeni Türkçe (16-19. yüzyıllar)
• Osmanlı Türkçesi → Arapça ve Farsçadan etkilenmiş bir yazı dili
• Çağatay Türkçesi → Doğu Türkçesi (Ali Şir Nevai önemli bir isimdir)
4. Modern Türkçe (20. yüzyıl ve sonrası)
• 1928’de Latin alfabesine geçiş
• Türk Dil Kurumu (1932) ile dilde sadeleşme hareketi

2. Türk Edebiyatı Dönemleri

A. İslamiyet Öncesi Türk Edebiyatı (Sözlü ve Yazılı Dönemler)
• Sözlü Edebiyat: Destanlar (Ergenekon, Oğuz Kağan, Manas)
• Yazılı Edebiyat: Orhun Kitabeleri (8. yy), Uygur metinleri

B. İslamiyet Etkisindeki Türk Edebiyatı

1. Geçiş Dönemi (11-13. yy)
• Yusuf Has Hacib – Kutadgu Bilig
• Kaşgarlı Mahmut – Divanü Lügati’t-Türk
• Ahmet Yesevi – Divan-ı Hikmet
2. Divan Edebiyatı (13-19. yy) (Saray ve medrese edebiyatı)
• Aruz ölçüsü, süslü dil, kaside, gazel, mesnevi türleri
• Önemli şairler: Fuzuli, Baki, Nedim, Şeyh Galip
3. Halk Edebiyatı (Anonim, Âşık ve Tekke edebiyatı)
• Anonim türler: Mani, türkü, ninni, masal
• Âşık tarzı: Karacaoğlan, Âşık Veysel
• Tekke tasavvuf edebiyatı: Yunus Emre, Hacı Bektaş-ı Veli

C. Modern Türk Edebiyatı (1860-Günümüz)

1. Tanzimat Dönemi (1860-1896)
• İlk gazeteler, romanlar, tiyatrolar
• Namık Kemal, Şinasi, Ziya Paşa
2. Servet-i Fünun (1896-1901)
• Batı etkisiyle bireysel ve estetik ağırlıklı edebiyat
• Tevfik Fikret, Halit Ziya Uşaklıgil (Aşk-ı Memnu)
3. Milli Edebiyat (1911-1923)
• Türkçülük akımı, sade dil
• Mehmet Akif Ersoy (İstiklal Marşı), Ömer Seyfettin
4. Cumhuriyet Dönemi (1923-Günümüz)
• Halide Edib Adıvar, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Nazım Hikmet, Orhan Veli, Yaşar Kemal, Orhan Pamuk

Önceki Sonraki
Yorum Yok

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir