Hitit Krallığı’nın Kuruluşu ve Tarihi Arka Plan
Hitit Krallığı, M.Ö. 17. yüzyılda Anadolu’nun merkezinde, günümüz Çorum iline yakın bir bölgede kuruldu. Hititler, Hint-Avrupa kökenli bir halktı ve Anadolu’ya gelişi muhtemelen M.Ö. 2000’li yılların başlarına dayanır. Bu dönemde Anadolu’da yerel beylikler ve şehir devletleri hüküm sürüyordu. Hititler, bu siyasi yapıyı aşarak merkezi bir krallık oluşturmayı başardılar.
Eski Krallık Dönemi, Hitit tarihinin ilk dönemidir ve yaklaşık olarak M.Ö. 1650 – 1500 yılları arasını kapsar. Bu dönemde, Hititler Hattuşa’yı başkent yaparak merkezi bir yönetim kurdular. Hattuşa, daha sonra hem siyasi hem dini merkez olarak Hitit uygarlığının kalbi hâline geldi.
İlk dönem kralları arasında Labarna (muhtemelen ilk büyük kral) ve onun haleflerinden Hattuşili I, Hitit Devleti’nin temellerini atan isimlerdi. Bu dönemde yapılan fetihlerle krallık hızla büyüdü ve Anadolu’nun önemli bir gücü hâline geldi.
Hititler, yönetim sisteminde kralların aynı zamanda başrahip olduğu bir yapı benimsedi. Bu durum, dini otorite ile siyasi otoritenin birleştiği teokratik bir yapıyı ortaya çıkardı. Krallık babadan oğula geçmekle birlikte, zaman zaman saray darbeleri veya iç çatışmalar nedeniyle taht kavgaları yaşandı.
Hitit arşivlerinden çıkan çivi yazılı tabletler, bu erken döneme ait siyasi olaylar, dini törenler ve sosyal yapı hakkında detaylı bilgiler sunmaktadır. Bu belgeler, Hitit Kralları hakkında tarihsel olarak en güvenilir kaynaklar arasında yer alır.
Hattuşili I: Hitit Devleti’nin Temellerini Atan Kral
Hattuşili I, Hitit Eski Krallık döneminin en önemli figürlerinden biridir. Asıl adı bilinmemekle birlikte, Hattuşa’yı başkent yapmasından dolayı tarihçilerin ona verdiği isim “Hattuşili” olmuştur. M.Ö. 17. yüzyılda tahta çıkmış olan bu kral, sadece başkentini kurmakla kalmadı, aynı zamanda Hitit Devleti’ni siyasi ve askeri olarak genişletti.
Hattuşa’nın Başkent Oluşu
Hattuşili, ilk olarak başkentini Nesa (Kaniş)’ten Hattuşa‘ya taşıdı. Bu karar, hem coğrafi konumun savunmaya elverişli oluşu hem de merkezi yönetimin sağlanması açısından stratejik bir hamleydi. Hattuşa, daha sonra tüm Hitit uygarlığı boyunca başkent olarak kalmaya devam etti.
Askeri Seferleri
Hattuşili I, döneminin en etkin askeri liderlerinden biriydi. Suriye bölgesine yaptığı seferlerle Hitit etkisini Anadolu’nun dışına taşımayı başardı. Özellikle Halpa ve Arzava gibi bölgelere düzenlenen seferler, hem ganimet elde etmek hem de güneydeki ticaret yollarını kontrol altına almak amacı taşıyordu.
Bu seferler, Hitit Devleti’nin Mezopotamya’daki büyük güçlerle (özellikle Babil ve Mitanni) etkileşimini başlatan önemli adımlar oldu. Hattuşili’nin askeri başarıları, Hititlerin sadece bir Anadolu devleti değil, aynı zamanda bölgesel bir güç hâline gelmesini sağladı.
Siyasi ve Dini Reformlar
Hattuşili I, sadece askeri alanda değil, aynı zamanda iç yönetimde de düzenlemeler yaptı. Hitit dini törenlerinde merkezi kral otoritesinin güçlendirilmesi bu döneme rastlar. Kralın dini lider kimliği, yönetimde meşruiyetin bir parçası hâline geldi.
Ayrıca onun döneminde yazılı kayıtların önemi arttı. Krallığın iç ve dış politikalarına dair gelişmeler tabletlerde belge hâline getirildi. Bu durum, Hitit Kralları hakkında bilgimizin temelini oluşturan arşivlerin ilk örneklerinin Hattuşili dönemine dayanmasını sağlar.
I. Murşili: Babil Seferiyle Tanınan Kral
I. Muršili, Hattuşili I’in torunu ve Hitit tahtına M.Ö. 1620 civarında geçen bir kraldır. Onun dönemi, Hitit Krallığı’nın sınırlarını Anadolu dışına taşıdığı, kısa ama etkileyici bir dönemdir. En bilinen başarısı, Mezopotamya’nın kalbine yaptığı uzun menzilli askeri seferdir.
Babil Seferi ve Etkileri
Muršili’nin adı, tarihte en çok Babil Seferi ile anılır. Bu sefer, Hitit ordularının kuzey Mezopotamya’yı geçerek doğrudan Babil’e kadar ulaşmasıyla sonuçlandı. Bu olay, dönemin şartları göz önüne alındığında olağanüstü bir askeri başarıydı. Muršili, Babil’i fethetti ve büyük bir ganimetle geri döndü. Ancak kalıcı bir hâkimiyet kurmadı; sefer bir gözdağı ve güç gösterisiydi.
Bu seferin Hititler açısından en önemli etkisi, Hitit Krallığı’nın bölgesel bir güç değil, uluslararası bir aktör olduğunu göstermesiydi. Mezopotamya’da etkili olabilen bir Anadolu krallığı fikri, diğer büyük güçlerin Hititleri ciddiye almasına neden oldu.
İç Karışıklıklar ve Taht Mücadelesi
Muršili’nin Babil seferinden dönüşü, siyasi açıdan da çalkantılı bir süreci beraberinde getirdi. Sefer sonrası krallık otoritesi zayıfladı. Kısa bir süre sonra Muršili, bir saray darbesiyle kendi eniştesi Hantili tarafından öldürüldü. Bu olay, Hitit Krallığı’nda veraset sisteminin ne kadar kırılgan olduğunu ve iç saray mücadelelerinin ne kadar etkili olabileceğini gösterdi.
Diplomasi ve Ticaret Üzerindeki Yansımaları
Her ne kadar Muršili Babil’de kalıcı bir yönetim kurmasa da, seferin ardından Hititlerle Mezopotamya’daki güçler arasında ticari ve diplomatik ilişkiler gelişmeye başladı. Bu durum, Hititlerin doğu ve güneydoğudaki devletlerle daha fazla etkileşim kurmasına zemin hazırladı.
Telipinu ve Kanunları: İç Karışıklıkların Sonu
Telipinu, M.Ö. 1525 civarında Hitit tahtına geçmiş, Eski Krallık döneminin son güçlü kralıdır. Dönemi, uzun süredir devam eden iç karışıklıkların sona erdirildiği, yönetim sisteminin daha istikrarlı hâle getirildiği bir geçiş dönemidir. En bilinen katkısı, Telipinu Fermanı adıyla bilinen yasa metnidir.
Telipinu Fermanı’nın İçeriği ve Önemi
Telipinu, önceki krallarda sıkça görülen taht mücadelelerini ve saray darbelerini ortadan kaldırmak için yazılı bir düzenleme hazırlattı. Bu metin, tarihçiler tarafından “Telipinu Fermanı” olarak adlandırılır. Fermanda, Hitit Krallığı’nın veraset sistemi açık bir şekilde tanımlanır. Artık kralın yerine kim geçeceği önceden belirlenmiş kurallarla açıklanmıştı.
Bu ferman, yalnızca bir hukuk metni değil, aynı zamanda bir siyasi manifesto niteliğindedir. Telipinu, geçmişte yaşanan suikastları, taht kavgalarını ve bu olayların devlet düzenine verdiği zararları tek tek anlatır. Bu anlatım sayesinde günümüzde, erken dönem Hitit Kralları hakkında önemli bilgiler edinilebilmektedir.
Krallığın İstikrara Kavuşması
Telipinu’nun düzenlemeleri, Hitit Krallığı’nın siyasi yapısında uzun süreli bir istikrar ortamı yarattı. Tahta geçişlerde yaşanan kargaşaların önüne geçildi. Bu da merkezî otoritenin yeniden güçlenmesini sağladı. Telipinu’nun amacı sadece kendi hükümdarlığını değil, gelecek kuşakların yönetimini de güvence altına almaktı.
Bu reformlar sayesinde Hitit Krallığı, birkaç kuşak sonra İmparatorluk Dönemine geçiş yapabilecek bir yapıya kavuştu. Telipinu dönemi, hem siyasi hem hukuki anlamda bir dönüm noktasıdır.
Hukukun Kral Eliyle Yazıya Geçmesi
Hititler yazılı kültüre oldukça önem veriyordu. Telipinu’nun getirdiği bu düzenlemeler, Hitit hukukunun yalnızca sözlü gelenekle değil, belgelerle de şekillendiğini gösterir. Bu da Hititlerin, hukuk devletine geçişte öncü sayılabilecek uygulamalar geliştirdiğini ortaya koyar.
II. Tuthaliya ve Büyük Hitit İmparatorluğu’nun Doğuşu
II. Tuthaliya, Telipinu’dan sonraki dönemde, Hitit Krallığı’nı Eski Krallık aşamasından çıkarıp İmparatorluk Dönemine hazırlayan önemli bir hükümdardır. M.Ö. 15. yüzyılın sonlarına doğru tahta çıktığı tahmin edilir. Onun zamanında Hititler, dış politikada daha saldırgan bir çizgi izlemeye başladı ve Anadolu’da üstünlüğünü pekiştirdi.
Dış Politikada Yeni Dönem
II. Tuthaliya, komşu beyliklere ve isyancı şehirlere karşı düzenlediği seferlerle merkezi otoriteyi yeniden kurdu. Bu süreçte özellikle Arzava, Kizzuwatna ve Assuwa gibi batı ve güney bölgelerinde etkin oldu. Bu bölgeler Hititler açısından stratejik öneme sahipti çünkü Ege ve Akdeniz’e açılan ticaret yolları buralardan geçiyordu.
Tuthaliya’nın askeri başarısı, Hitit Krallığı’nın yalnızca iç bölgelerle sınırlı kalmayıp, bir Anadolu imparatorluğu hâline dönüşmesini sağladı. Onun dönemiyle birlikte Hititlerin, diğer büyük güçlerle rekabet edebilecek siyasi ve askeri kapasiteye ulaştığı görülür.
Askeri ve Ticari Faaliyetler
II. Tuthaliya, seferlerinin yanı sıra ticaret yollarının güvenliğini sağlamaya da önem verdi. Özellikle bakır, gümüş ve tekstil ürünlerinin dolaşımı bu dönemde büyük artış gösterdi. Hititlerin dış ilişkileri, yalnızca savaş üzerinden değil, ticari antlaşmalar ve diplomatik evlilikler üzerinden de şekillenmeye başladı.
Bu dönemde bazı şehir devletleriyle yazılı antlaşmalar yapıldığı, tabletlerden anlaşılmaktadır. Bu belgeler, Hititlerin yalnızca savaşçı değil, aynı zamanda diplomatik bir kültüre sahip olduklarını kanıtlar.
İmparatorluk Dönemi’nin Eşiği
Tuthaliya’nın kurduğu sistem, ardıllarına güçlü ve genişlemiş bir Hitit Krallığı bıraktı. Onun ardından gelen hükümdarlar, bu temelin üzerine bir imparatorluk inşa etti. Bu nedenle II. Tuthaliya, tarihçiler tarafından “Büyük Hitit İmparatorluğu’nun kurucusu” olarak kabul edilir.
III. Hattuşili: Diplomasi ve Mısır ile Barış
III. Hattuşili, Hitit İmparatorluğu’nun geç döneminde, M.Ö. 13. yüzyılda tahta çıktı. Özellikle Kadeş Savaşı sonrası kurduğu diplomatik ilişkiler ve yaptığı antlaşmalarla tanınır. Hitit tarihinin en çok yazılı belge bırakan krallarından biri olarak, hem iç politikada hem de uluslararası arenada önemli adımlar atmıştır.
Kadeş Savaşı ve Diplomatik Barış
Kadeş Savaşı, III. Hattuşili’nin doğrudan komuta ettiği bir savaş olmasa da, onun döneminde sonuçları en çok hissedilen olaylardan biridir. Bu savaş, Hititler ile Mısırlılar arasında M.Ö. 1274’te gerçekleşmiş ve dünyanın bilinen ilk büyük muharebelerinden biri olmuştur.
Savaş sonrası taraflar uzun süre yeni bir çatışmaya girmedi. M.Ö. 1259 yılında, III. Hattuşili ile Mısır firavunu II. Ramses arasında tarihin bilinen ilk yazılı barış antlaşması imzalandı. Bu antlaşma, sadece savaşın sona ermesini değil, aynı zamanda iki büyük güç arasında diplomatik, askeri ve ailevi bağların kurulmasını da sağladı.
Bu belge, bugün hem İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde bulunan kil tabletlerle hem de Mısır’daki Karnak Tapınağı’nda yer alan hiyerogliflerle günümüze ulaşmıştır.
Diplomatik Evlilik ve Uluslararası İlişkiler
Barışın ardından Hitit-Mısır ilişkileri yalnızca siyasi değil, aynı zamanda ailevi bağlarla da pekiştirildi. III. Hattuşili, kızını II. Ramses ile evlendirdi. Bu evlilik, iki büyük imparatorluk arasında kalıcı bir dostluk ve güven ilişkisi kurdu.
Bu dönemde Hititler, yalnızca Mısır değil, Babil ve Assur gibi diğer büyük devletlerle de diplomatik yazışmalar yürütmüştür. Bu yazışmalar, özellikle Amarna Mektupları ile günümüze ulaşmıştır.
İç İstikrar ve Yönetim
III. Hattuşili, aynı zamanda güçlü bir iç yönetim de oluşturmuştur. Tahta geçişi tartışmalı olsa da (aslında kardeşi II. Muwatalli’nin oğlunu devirerek tahta geçmiştir), uzun süren yönetimi boyunca devleti istikrarlı bir şekilde yönetmeyi başarmıştır. Kendisine bağlı soylularla merkezi otoriteyi sağlamlaştırmış ve vergi sistemini düzenlemiştir.
Suppiluliuma I: Hititlerin Altın Çağını Başlatan Kral
Suppiluliuma I, M.Ö. 14. yüzyılda Hitit tahtına çıktı ve çok kısa sürede krallığı en güçlü dönemine taşıdı. Hem askeri başarıları hem de diplomatik hamleleriyle Hitit İmparatorluğu’nun Altın Çağını başlattı. Hitit tarihçiliğinde onun adı, güç, prestij ve yayılma ile özdeşleşmiştir.
Mitanni Krallığı’na Karşı Zafer
Suppiluliuma’nın en önemli askeri başarısı, uzun süredir bölgedeki en büyük rakiplerden biri olan Mitanni Krallığı’na karşı kazandığı zaferdir. Mitanni topraklarının büyük kısmını ele geçirerek Hitit egemenliğini Kuzey Suriye’ye kadar genişletti. Böylece Hititler, hem Anadolu’da hem de Mezopotamya’ya yakın bölgelerde güçlü bir varlık göstermeye başladı.
Mitanni’nin etkisiz hâle gelmesiyle, Hititler bölgedeki ticaret yollarını kontrol altına aldı. Bu kontrol, krallığın ekonomik olarak güçlenmesine neden oldu.
Mısır ile Diplomatik Temas
Suppiluliuma I döneminde Hititler, Mısır ile önemli bir diplomatik gelişme yaşadı. Mısır Firavunu Tutankamon‘un ölümünden sonra, dul kalan eşi, Hitit kralına mektup göndererek Hitit prensi ile evlenmek istediğini bildirdi. Bu olay, tarihe “Zannanza Olayı” olarak geçmiştir.
Suppiluliuma, oğlu Zannanza’yı Mısır’a göndermek üzere yola çıkardı. Ancak prens yolda öldürüldü. Bu durum, Hititler ve Mısırlılar arasında kısa süreli bir gerginlik yarattı. Yine de bu temas, iki büyük güç arasında tarihteki en ilginç diplomatik yazışmalardan biri olarak kabul edilir.
İç Reformlar ve Devlet Organizasyonu
Suppiluliuma, sadece savaş meydanlarında değil, devletin iç yapısında da etkin adımlar attı. Sınır bölgelerine kraliyet ailesine bağlı valiler atayarak yerel isyanların önüne geçti. Hitit arşivlerinde onun adına çok sayıda resmi yazışma ve emirname bulunmaktadır.
Ayrıca dini merkezlerde düzeni sağladı, kült merkezlerini geliştirdi. Bu faaliyetler, hem halk desteğini güçlendirdi hem de merkezi yönetimin gücünü artırdı.
Hitit Kralları ve Mirasları: Arkeolojik Bulgular ve Yazılı Kaynaklar
Hitit Kralları hakkında bildiklerimizin çoğu, kazılarla ortaya çıkarılan çivi yazılı tabletler ve mimari kalıntılar sayesinde gün yüzüne çıkmıştır. Hititlerin bıraktığı kültürel ve siyasi miras, sadece Anadolu için değil, dünya tarihi için de önemli bir bilgi kaynağıdır.
Hattuşa ve Kraliyet Arşivleri
Başkent Hattuşa (Boğazköy), Hitit tarihinin en zengin bilgi kaynaklarını barındırır. Bugüne kadar bölgede yapılan kazılarda 30 binden fazla çivi yazılı tablet bulunmuştur. Bu tabletler, devlet yönetimi, yasalar, diplomatik yazışmalar, dini ritüeller ve günlük yaşam hakkında ayrıntılı bilgiler sunar.
Hattuşili I, Suppiluliuma I, III. Hattuşili gibi kralların dönemine ait belgelerde krallık otoritesinin nasıl işlediği, hangi konularda yazılı kayıt tutulduğu ve dış ilişkilerin nasıl yürütüldüğü açıkça görülmektedir.
Kadeş Antlaşması ve Uluslararası Diplomasi
Kadeş Antlaşması, günümüzde bilinen ilk yazılı barış anlaşması olarak kabul edilir. Hitit Kralı III. Hattuşili ve Mısır Firavunu II. Ramses arasında imzalanan bu belge, sadece Hititlerin diplomatik başarısını değil, aynı zamanda uluslararası hukuk anlayışının erken örneklerinden birini temsil eder.
Antlaşmanın bir kopyası Birleşmiş Milletler binasında sergilenmektedir. Bu da Hititlerin dünya diplomasi tarihinde ne kadar önemli bir yere sahip olduğunu gösterir.
Din, Kült ve Mabetler
Hititler çok tanrılı bir dine sahipti. Her şehrin kendi tanrısı olduğu inancı nedeniyle krallara genellikle “bin tanrılı halkın kralı” denirdi. Bu inanç sistemi, Hitit krallarının dini liderlik görevlerini de üstlenmesini zorunlu kılıyordu.
Alacahöyük, Yazılıkaya ve Hattuşa gibi merkezlerdeki kaya kabartmaları, sunaklar ve mabet kalıntıları, Hitit krallarının dini törenlere verdiği önemi açıkça ortaya koyar.
Miras ve Etki Alanı
Hitit uygarlığı, kendinden sonra gelen Frig, Urartu ve Lidya gibi Anadolu uygarlıklarını doğrudan etkilemiştir. Hitit kraliyet düzeni, hukuk sistemi ve şehir planlaması bu medeniyetler tarafından örnek alınmıştır. Ayrıca Roma döneminde bile Hitit kalıntılarına ilgi duyulmuş, bazı yazıtlar kopyalanmıştır.
Modern arkeoloji ve tarih yazımı açısından Hitit Kralları, yazılı belgeler üzerinden yeniden inşa edilebilen ender erken dönem hükümdarları arasında yer alır. Anadolu tarihinin bilimsel anlamda aydınlatılmasında Hitit tabletleri büyük bir rol oynamaktadır.
Yorum Yok