ArkeolojiFaydalı BilgilerMKS Hazırlık

En Bilinen Kaçırılmış Kültür Varlıkları ve Sergilendikleri Müzeler

Kültürel Mirasın Kaçırılış Süreci ve Etkileri

Yurtdışına kaçırılan anıtlar ve eserler, Türkiye’nin geçmişine ışık tutan, binlerce yıllık tarihi belgeler niteliğindedir. Anadolu toprakları, tarih boyunca onlarca uygarlığa ev sahipliği yaptığı için dünyanın en zengin arkeolojik bölgelerinden biridir. Bu zenginlik, ne yazık ki sadece bilimsel araştırmaların değil, aynı zamanda kaçakçılığın da hedefi haline gelmiştir.

19.yüzyılın sonlarından itibaren Batılı arkeologlar ve koleksiyonerler, Osmanlı topraklarında yaptıkları kazılarla çok sayıda eseri bulundukları yerlerden alıp yurt dışındaki müzelere götürdü. O dönemde Osmanlı İmparatorluğu’nun zayıf bürokratik yapısı, denetimsizlik ve yerel iş birlikçiler sayesinde eserler kolaylıkla sınır dışına çıkarılabildi. Bir kısmı ise doğrudan kaçırılarak veya sahte belgelerle ülke dışına taşındı.

Bu eserler bugün Berlin, Paris, Londra, New York gibi şehirlerin büyük müzelerinde sergileniyor. Ziyaretçiler için birer kültürel değer olarak sunulan bu parçalar, aslında ait oldukları topraklardan koparılmış birer mirastır. Türkiye’den götürülen bu eserler, yalnızca fiziksel objeler değildir. Her biri bulunduğu yerdeki kültürel belleğin bir parçasıydı. Onların kaybı, yerel toplumların tarih bilincini ve aidiyet duygusunu da zedelemiştir.

Günümüzde bu eserlerin geri alınması için yürütülen hukuki ve diplomatik çabalar yoğun şekilde devam etmektedir. Ancak bazı eserler, ait oldukları coğrafyadan uzak yerlerde kalmaya devam etmektedir. Bu da “Yurtdışına kaçırılan anıtlar ve eserler” konusunu, sadece bir tarihi mesele değil, aynı zamanda kültürel adalet meselesi haline getiriyor.

Zeugma Mozaikleri – Gaziantep’ten Avrupa’ya

Zeugma Antik Kenti, Gaziantep’in Nizip ilçesi yakınlarında, Fırat Nehri kıyısında kurulmuş Helenistik dönemden kalma önemli bir yerleşim yeridir. MÖ 300’lü yıllarda Büyük İskender’in generallerinden Selevkos Nikator tarafından kurulmuş olan bu kent, Roma döneminde büyük bir kültürel ve ekonomik merkez haline gelmiştir. Kentin en dikkat çeken özelliği ise villa tipi yapıların zeminlerinde yer alan detaylı ve renkli mozaiklerdir.

1990’ların sonlarına kadar Zeugma büyük ölçüde gün yüzüne çıkarılamamıştı. Ancak Birecik Barajı’nın yapımı sırasında bölgenin sular altında kalacağı anlaşılınca aceleyle kurtarma kazılarına başlandı. Bu süreçte ortaya çıkan mozaikler, hem Türkiye’de hem de dünyada büyük ilgi uyandırdı. Ne var ki, bu ilginin beraberinde getirdiği bir başka durum da kaçak kazılar ve eser kaçakçılığı oldu.

2000’li yılların başında, kazı alanının yeterince korunamaması sebebiyle çok sayıda mozaik, kaçak yollarla yurt dışına çıkarıldı. Bu eserlerin bazıları özel koleksiyonlara, bazıları ise Avrupa’daki müzelere satıldı. Mozaiklerin büyük kısmı hala kayıp veya özel koleksiyonlarda gizli tutuluyor. Özellikle “Çingene Kızı” mozaiği, yurt dışına kaçırılan parçalarıyla uzun yıllar boyunca eksik sergilendi.

Türkiye’nin ısrarlı diplomatik ve hukuki girişimleri sayesinde Çingene Kızı mozaiğinin kayıp parçaları, 2018 yılında ABD’deki Bowling Green State University tarafından Türkiye’ye iade edildi. Bu gelişme, Yurtdışına kaçırılan anıtlar ve eserler konusundaki farkındalığın artmasını sağladı ve benzer davalar için umut oldu.

Zeugma Mozaikleri örneği, sadece tarihi eserlerin estetik değerini değil, aynı zamanda onları ait oldukları topraklardan koparmanın doğuracağı kültürel boşluğu da ortaya koymaktadır.

Bergama Sunu Altarı – Berlin’de Bir Anadolu Eseri

Bergama Sunu Altarı, yani Pergamon Altarı, antik çağın en görkemli dini yapılarından biridir. İzmir’in Bergama ilçesinde bulunan antik Pergamon kentinde, MÖ 2. yüzyılda inşa edilmiştir. Pergamon Krallığı’nın ihtişamını yansıtan bu anıt, dev boyutları ve detaylı kabartmalarıyla dikkat çeker. Özellikle altarın çevresini saran Gigantomachia (Tanrılar ile Devler Savaşı) temalı frizler, hem sanatsal hem de mitolojik açıdan büyük öneme sahiptir.

Altarın yurt dışına çıkarılması, 19. yüzyılda Alman mühendis ve arkeolog Carl Humann’ın yürüttüğü kazılar sırasında gerçekleşti. 1878 yılında Osmanlı yönetimi, Humann’a kazı izni verdi. O dönemde yürürlükte olan Asar-ı Atîka Nizamnamesi (eski eserler yasası), bulunan eserlerin bir kısmının kazıyı yapan ülkeye verilmesine olanak tanıyordu. Ancak bu yasal boşluk ve denetimsizlik, altarın neredeyse tamamının Almanya’ya taşınmasına yol açtı.

Pergamonmuseum Pergamonaltar

Bugün Bergama Sunu Altarı, Berlin’deki Pergamon Müzesinin en dikkat çeken yapısıdır. Müze içinde altarın orijinal boyutlarına uygun özel bir salon inşa edilmiş ve eser burada sergilenmektedir. Ziyaretçiler devasa kabartmaları yakından inceleme fırsatı bulurken, eserin ait olduğu coğrafya ile olan bağ tamamen kopmuş durumdadır.

Yurtdışına kaçırılan anıtlar ve eserler arasında belki de en sembolik olanlardan biri Bergama Altarı’dır. Zira bu eser, yalnızca fiziksel bir yapı değil, aynı zamanda antik Anadolu’nun mimari ve kültürel bir temsilidir. Türkiye tarafından zaman zaman iade talebinde bulunulsa da, Almanya bu eseri “yasal yollarla edinilmiş” olarak görmektedir.

Bergama Altarı, hem eser kaçakçılığına zemin hazırlayan tarihî ihmalleri hem de günümüzde bu eserlerin geri alınmasının ne kadar zor olduğunu gösteren çarpıcı bir örnektir.

Herakles Lahdi – Antalya’dan Cenevre’ye

Herakles Lahdi, Roma dönemine ait, üzerinde mitolojik kahraman Herakles’in 12 görevini betimleyen kabartmalar bulunan oldukça nadir ve sanatsal açıdan değerli bir mezar yapısıdır. Bu lahit, Antalya’daki Perge Antik Kenti‘nde bulunmuştur. Büyük boyutu ve detaylı işçiliğiyle öne çıkan bu eser, kaçak kazılar sonucu 1960’lı yıllarda yurt dışına kaçırılmıştır.

Lahdin akıbeti uzun süre bilinmiyordu. Ancak 2010’lu yıllarda İsviçre’nin Cenevre kentinde, bir gümrük deposunda yapılan incelemeler sırasında Herakles Lahdi’nin parçaları bulundu. Uzmanlar, kabartmalar ve mermer türü üzerinde yapılan analizler sonucunda bu lahdin Perge kökenli olduğunu kesinleştirdi. Böylece Türkiye, eserin iadesi için hukuki süreci başlattı.

İsviçre makamları, Türkiye’nin sunduğu arkeolojik ve tarihî kanıtları dikkate alarak lahdi Türkiye’ye iade etmeye karar verdi. Bu süreç, 2015 yılında tamamlandı ve Herakles Lahdi Türkiye’ye geri getirildi. Bugün bu eşsiz eser, Antalya Müzesi‘nde sergilenmektedir.

Yurtdışına kaçırılan anıtlar ve eserler arasında geri getirilen örnekler, uluslararası iş birliği ile nelerin mümkün olabileceğini gösteriyor. Herakles Lahdi örneğinde olduğu gibi, bilimsel belgeler, eserin kimliğini ve kökenini doğru biçimde ortaya koyduğu sürece iade süreci başarıyla sonuçlanabiliyor.

Bu olay, hem geçmişteki ihmallerin telafi edilmesine yönelik önemli bir adım, hem de kültürel mirasın korunması adına güçlü bir mesajdır.

Sidyma Lahdi – İngiltere’deki Türk Eseri

Sidyma Antik Kenti, Muğla’nın Fethiye ilçesine bağlı Dodurga köyü yakınlarında yer alır. Likya uygarlığına ait bu antik şehir, özellikle mezar yapıları ve lahitleriyle dikkat çeker. Bu bölgede bulunan en değerli eserlerden biri olan Sidyma Lahdi, 19. yüzyılın ikinci yarısında İngiliz seyyah ve arkeologlar tarafından bölgeden çıkarılıp İngiltere’ye götürüldü.

Sidyma Lahdi’nin, taşınabilir boyutta olması ve üzerindeki ayrıntılı kabartmalarla sanatsal bir değer taşıması, onu kaçırılması cazip bir eser haline getirmişti. Lahdin üst kısmındaki frizlerde, klasik dönem mitolojisinden sahneler yer alır. Kaçırıldığı dönemde, Osmanlı İmparatorluğu’nun denetim gücü zayıf olduğundan bu tür eserlerin yurt dışına çıkarılması neredeyse herhangi bir dirençle karşılaşmadan gerçekleşti.

Bugün British Museum’da sergilenen Sidyma Lahdi, birçok İngiliz arkeoloji koleksiyonunun temel parçalarından biri sayılmaktadır. Üzerindeki tanıtım yazılarında eserin nereden alındığı belirtilmekte, ancak bulunduğu bölgeyle kültürel bir bağ kurulmamaktadır. Oysa ki bu lahit, sadece arkeolojik bir nesne değil, Anadolu’nun Likya uygarlığına ait geçmişini anlatan bir belge niteliğindedir.

Türkiye bu eserin geri alınması için şu ana kadar resmi bir başvuru yapmamıştır. Bunun başlıca sebebi, lahdin yasal yollarla mı yoksa kaçakçılıkla mı götürüldüğüne dair döneme ait belgelerin eksik olmasıdır. Ancak kamuoyunda artan ilgi ve bu tür eserlerin iadesine yönelik küresel farkındalık, ileride bu konuda girişim yapılabileceğini göstermektedir.

Yurtdışına kaçırılan anıtlar ve eserler arasında Sidyma Lahdi, Anadolu’dan uzaklaştırılmış olmasına rağmen hâlâ ait olduğu toprağın kültürel yükünü üzerinde taşıyan bir simgedir.

Çalınan Diğer Önemli Eserler ve Bulundukları Müzeler

Yurtdışına kaçırılan anıtlar ve eserler, yalnızca birkaç simgeyle sınırlı değil. Türkiye’nin dört bir yanından çıkarılarak yabancı ülkelere götürülen yüzlerce, hatta binlerce eser; dünyanın en büyük müzelerinde sergilenmeye devam ediyor. Bu bölümde, hâlen Türkiye’ye ait olup farklı ülkelerde sergilenen bazı dikkat çekici eserleri ve bulundukları müzeleri özetliyoruz:

1. Knidos Aslanı – British Museum (İngiltere)

Muğla yakınlarındaki antik Knidos kentinde bulunan ve bir mezar anıtının parçası olan dev boyuttaki Knidos Aslanı, 1850’lerde Charles Newton tarafından İngiltere’ye taşındı. Bugün British Museum’un en gözde bölümlerinden birinde sergileniyor.

2. Eflatunpınar Hitit Anıtı Parçaları – Louvre Müzesi (Fransa)

Konya yakınlarında yer alan Hititlere ait Eflatunpınar Su Anıtı’nın bazı taşları 19. yüzyıl sonunda Fransa’ya kaçırıldı. Bu parçalar bugün Louvre Müzesi’nin Anadolu bölümünde sergileniyor.

3. Myrina ve Kyme Heykelleri – Louvre ve Berlin Müzeleri

İzmir’in Aliağa ilçesi yakınlarındaki Myrina ve Kyme antik kentleri, Helenistik dönem mezar heykelleriyle ünlüdür. Bu heykellerin büyük bölümü 19. yüzyılda Avrupa’ya kaçırılmış, bugün Louvre, Berlin Müzesi ve Viyana Arkeoloji Müzesi gibi yerlerde sergilenmektedir.

4. Boğazköy Tabletleri – Berlin Vorderasiatisches Museum (Almanya)

Hitit başkenti Hattuşa’da (Boğazköy) yapılan kazılarda ortaya çıkan çivi yazılı tabletlerin bazıları 20. yüzyıl başlarında Almanya’ya götürülmüştür. Bu tabletler, Berlin’deki Eski Doğu Müzesi‘nde sergileniyor.

5. Truva Hazineleri – Pushkin Müzesi (Rusya)

Heinrich Schliemann tarafından 1870’lerde ortaya çıkarılan ve “Priamos’un Hazinesi” olarak da bilinen Truva hazineleri, önce Almanya’ya, ardından II. Dünya Savaşı sonrası Sovyetler Birliği’ne götürüldü. Bugün Moskova’daki Pushkin Müzesi’nde bulunuyor. Türkiye, bu eserlerin geri alınması için uzun süredir diplomatik çaba yürütüyor.

Bu eserler, farklı dönemlerde farklı yöntemlerle kaçırılmış olsa da ortak bir gerçeğe işaret ediyor: Kültürel varlıklar ait oldukları coğrafyada anlamlıdır. Eserlerin fiziki varlığı kadar, ait oldukları toplumlarla kurdukları bağ da korunmalıdır. Bu sebeple, eserlerin geldiği topraklara geri döndürülmesi kültürel adalet açısından büyük önem taşır.

Eserlerin Geri Alınma Sürecinde Türkiye’nin Mücadelesi

Yurtdışına kaçırılan anıtlar ve eserler, yalnızca geçmişin kaybolmuş parçaları değil, aynı zamanda günümüzün diplomatik ve hukuki mücadele alanlarıdır. Türkiye, son 20 yılda bu eserlerin geri alınması konusunda daha sistematik ve kararlı bir politika izlemeye başlamıştır.

Bu süreci yöneten temel kurum Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’dür. Geri alma çalışmalarında, uluslararası hukuk, iki ülke arası anlaşmalar, Interpol kayıtları, eserlerin belgelenmiş köken bilgileri (provenance) ve uzman görüşleri önemli rol oynar.

Türkiye’nin Geri Almayı Başardığı Örnekler:

  • Herakles Lahdi (Antalya): İsviçre’den getirildi, Antalya Müzesi’nde sergileniyor.

  • Çingene Kızı Mozaiği Parçaları (Zeugma): ABD’den iade alındı.

  • Boğazköy Tabletleri: 1987’de Almanya’dan Türkiye’ye getirildi.

  • Weary Herakles Heykeli: Boston Güzel Sanatlar Müzesi’nden alınıp Antalya’ya döndürüldü.

  • Karun Hazinesi‘nden çalınan eserler ABD’den geri alındı.

  • Roma İmparatoru Marcus Aurelius’un heykeli 65 yıl sonra Türkiye’ye iade edildi

Yasal ve Diplomatik Yollar:

Türkiye, iade taleplerini genellikle şu yollarla yürütür:

  • Uluslararası Konvansiyonlar: 1970 UNESCO Sözleşmesi, yasa dışı yollarla ülkeden çıkarılan eserlerin iadesi için temel dayanaklardan biridir.

  • İkili Anlaşmalar: Bazı ülkelerle yapılan özel kültürel iş birliği anlaşmaları iade sürecini hızlandırır.

  • Mahkeme Süreçleri: Deliller yeterliyse yabancı mahkemelerde dava açılır.

  • Müzakereler ve Baskı: Bazı müzeler ya da üniversiteler, kamuoyu baskısı ve Türkiye’nin bilimsel verileri karşısında gönüllü iade yolunu seçer.

Devam Eden Sorunlar ve Zorluklar:

  • Eserlerin tam köken bilgilerinin olmayışı, iade sürecini zorlaştırıyor.

  • Bazı müzeler, eserleri “yasal yollarla edindiklerini” iddia ederek iade taleplerine direnir.

  • Özel koleksiyonlarda bulunan eserlerin tespit edilmesi çok daha güç.

  • Bazı ülkelerin yasaları, iade sürecini oldukça yavaşlatabiliyor.

Yine de Türkiye, geri alınan her eserle birlikte hem tarihî mirasını yeniden kazanıyor hem de kültürel adalet adına güçlü bir duruş sergiliyor. Bu çabalar sadece Türkiye için değil, kültürel mirasın korunması konusunda tüm dünya için örnek teşkil ediyor.

Önceki Sonraki
Yorum Yok

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir